Gazetemiz yazarı Erdal Atabek, tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın ölümüyle birlikte yeniden tartışma konusu haline gelen cemaat-tarikat …
Gazetemiz yazarı Erdal Atabek, tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın ölümüyle birlikte yeniden tartışma konusu haline gelen cemaat-tarikat yapılanmalarıyla ilgili olarak muhalefetin tutumunu köşesine taşıdı.
“Siyasetin esareti…” başlıklı yazısında Atabek, muhalefetin konuyla ilgili açık bir tavır sergilememeye gayret ettiğine dikkat çekerek “Aslında muhalefet kanadının bu gerçekleri çok iyi bildiğinden kuşkumuz yoktur. Onlar da tarikatlarla cemaatlerin iktidar gücünü çok iyi bilmektedirler. Ancak önümüzdeki seçimde onların oyları nasıl yönlendireceğini hesaba katmaktadırlar. Bu nedenle olmalıdır ki, Enes Kara’nın ölümünde “öğrenci yurtları olayı” öne çıkarılmaktadır” dedi.
Türkiye’nin bugün “tarikatların ve cemaatlerin gizli iktidarı” altında olduğunu ve ucu bu yapılara dokunacak hiçbir soruşturma açılamadığına işaret eden Atabek, “Eğer bir siyasal parti, çatışmadan ürküp kabul etmemesi gereken işlere “Bu sefer böyle olsun” diyerek razı olursa kendi teslim belgesini imzalamış olur” vurgusu yaptı.
Atabek, yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Haksızlığı kabul etmeyeceksiniz.
Doğruları söylemekten kaçınmayacaksınız.
Yutkunup susmayacaksınız.
Laikliği anlatmaktan, savunmaktan vazgeçmeyeceksiniz.
Bakın, ülkenin başına gelenler bundandır.
İslam dininin istismar edilmesine sessiz kalmayacaksınız.
Atatürk’ün tarikatlarla cemaatlerin kapatılması kararı İslam dinini bu musallatlardan kurtarmak içindir.
Laik Cumhuriyet bu ülkenin kurtuluşudur.
Bunları haykırarak oy isteyeceksiniz.
Halka doğruları söyleyerek oy isteyeceksiniz.
Bunları muhalefette yapmamak, tarikatlarla cemaatlerin iktidarının sürmesi anlamına gelir.
Tarikatlarla cemaatlerin gölgesinde sürdürülecek bir “laik iktidar” olamaz.
Onlardan borç alınarak sağlanacak oylar, onların iktidarının sürmesi demektir.
Siyasetin esaretten kurtarılması ancak LAİK CESARET ile olabilir.
Bu gerçeği bugünden bilmek tarihsel görevdir.
Evet, LAİK CESARET. Gücümüz budur…”