Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere gittiği New …
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere gittiği New York’ta yaşananları değerlendirdi.
Erdoğan, dün ABD’den ayrılırken ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle ipleri koparma noktasına getirecek bir açıklama yaptı. Erdoğan, iki NATO ülkesindeki ilişkilerin gidişatının “pek hayra alamet” olmadığını söyledi. Öte yandan Erdoğan’ın ABD’de Biden ile görüşmemesi de dikkat çekti. Erdoğan’ın Biden’dan randevu alamadığına yönelik yorumlar yapıldı.
“ERDOĞAN’IN ABD ZİYARETİ BİR HÜSRAN”
Konuyla ilgili Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Nejat Eslen, Erdoğan’ın ABD seyahati için “Hüsranla sonuçlandı” ifadelerini kullandı.
“Erdoğan’ın son ABD ziyareti kanımca Türk-Amerikan ilişkilerini yeni bir noktaya getirdi” diyen Eslen, iki ülke arasında yeni bir sürecin başlayacağını söyledi.
Nejat Eslen Erdoğan’ın ABD ziyareti ve iki ülke arasındaki ilişki üzerine şu değerlendirmeleri yaptı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahati hüsranla sonuçlandı diyebiliriz. Erdoğan, Biden’dan randevu alamadı. Daha önce de Türkiye’nin ABD’deki büyükelçisi amerikaya gideli epey zaman olduğu halde itimatnamesini Biden’a sunamadı. Neticede bir restoranda, Türkiye’nin ABD büyükelçisi itimatnamesini sıradan birine sunmak zorunda kaldı. Bu olmaması gereken bir hareketti. Erdoğan’ın son ABD ziyareti kanımca Türk-Amerikan ilişkilerini yeni bir noktaya getirdi. ABD’nin bu tutumu, Türkiye’ye olan davranışıyla mı yoksa Türkiye’deki yönetime karşı tutumuyla mı ilgili bunu zaman gösterecektir. Yeni bir sürecin başlayacağını söyleyebiliriz. Türkiye ile ABD arasında birçok sorun bulunmaktadır. S-400, F-35 meselesi bunun yanın sıra en önemlisi ABD’nin PKK’nı suriye kolu PYD’ye verdiği destektir. Türk Amerikan ilişkileri geldiği noktayı anlayabilmemiz için Soğuk Savaşı’n bittiği döneme kadar gitmemiz lazım. Türk Amerikan ilişkileri büyük ölçüde örtüşüyordu. Sovyetler Birliği’nin ve komünizmin yayılmasına karşı NATO içerisinde işbirliği yapılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu ilişki bütünüyle değişti. ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarları ile Türkiye’nin güvenlik çıkarları örtüşemez hale geldi hatta çatıştı. Bu da Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. Bu süreçte, Türkiye ile Amerika’nın oturup ilişkilerini yeniden tanımlaması gerekirdi. Bu ilişki yeniden tanımlansaydı çıkarların hangi alanda çatıştığı belirlenebilirdi. Bu yapılmadığı için bunun sıkıntıları hala devam etmektedir.
ABD’NİN PYD’YE VERDİĞİ DESTEK
Bu çatışmaların en önemlisi ABD’nin PYD’ye verdiği destektir. Türkiye’nin en önemli güvenlik meselesi PKK’dır. ABD, PYD’den bir ordu teşkiline çalışmaktadır. Son ABD bütçesinde 170 milyon dolarlık bir fon bu amaçla ayrılmıştır. Türkiye’nin PKK ile mücadelesi çok ciddi bir güvenlik meselesidir. Türkiye PKK ile mücadeleyi Suriye’de yapmak mecburiyetindedir. Suriye’de PYD adıyla bulunan PKK, Suriye’deki süreç tamamlandıktan sonra Türkiye’ye yönelecektir. Bizim asıl muhatabımız ABD olmaktadır çünkü PKK’ya güç veren ABD’dir. Bu durumda Türkiye’nin ABD’yi PKK-PYD’ye verdiği desteği kesmesi konusunda ya ikna etmesi ya da bu konuda hesaplaşması gerekir. Bu kolay bir süreç değildir. PKK ile mücadelede asıl muhatap ABD’dir. NATO’nun lider ülkesidir. Türkiye de NATO ülkesidir. Bu hesaplaşma nasıl olabilir? Türkiye ABD’yi ikna etmelidir. Bu hesaplaşmada şöyle bir formül uygulanabilir. Bazı Avrupa ülkeleri de PKK’ya destek vermektedir, Türkiye’nin NATO’ya tahsis ettiği hava, kara ve deniz güçleri vardır. ABD, PKK-PYD’ye verdiği desteği bitirinceye kadar Türkiye bu güçleri geçici olarak çektiğini açıklayabilir ancak bunun için siyasi irade lazım. Siyasi irade bir çarpandır. Ordunuz ne kadar güçlü olursa olsun siyasi iradeniz yoksa neticede vardığımız sonuç sıfıra eşit olur.
KÜRT SORUNU TARTIŞMASI
PKK ile ilgili olarak Türkiye’de sözde Kürt sorunu gündeme getirilmeye başlandı. Gündeme getirenler, Kürt sorunuyla neyi kastettiklerini anlatmamaktadırlar. Bunu tanımlamak lazım. Eğer Kürt sorunuyla PKK’yı bitirmek amaçlanıyorsa bunun başarılı olması için PKK’nın umudunu bitirmek gerekir. Tabi ki silahlı mücadele önemlidir ama tek başına yetersizdir. PKK bugün başarı umuduyla yaşamaktadır ve bunu ABD’nin desteğiyle güçlü bir şekilde devam etmektedir. PKK ile mücadelede başarının kriteri etkisiz hale getirilen PKK’lı sayısı değildir. Kriter PKK’nın başarı umudunu yok etmektedir bu da ABD’yi ikna etmeden veya hesaplaşmadan mümkün değildir. Bizim sorunumuz PKK’dan ziyade ABD ile ilgilidir. Bu gerçeği kabul etmeden HDP ile müzakere etmek beyhudedir. En önemli güvenlik meselesi PKK’dır. PKK’nın Türkiye’den koparmak istediği bölge Fırat-Dicle havzasıdır. Burası Orta Doğu için de önemlidir. Küresel ısınmanın etkisiyle su kaynaklarının önemi daha da artacaktır. Dolayısıyla ABD, PKK üzerinden bu önemli su kaynaklarını kontrol etmek istemektedir.”