Sekiz yaşındaki Ebru Gönül, 1997 yılında Şişli’de, yaşadığı mahallede kayboldu. Annesinin kendisine hediye olarak aldığı pantolonu değiştirmek …
Sekiz yaşındaki Ebru Gönül, 1997 yılında Şişli’de, yaşadığı mahallede kayboldu. Annesinin kendisine hediye olarak aldığı pantolonu değiştirmek için tuhafiyeye giden ve sonrasında geri gelmeyen Ebru’yu, annesi Feride,kaybolduğu günden beri arıyor. Kızının çok akıllı olduğunu, çağıran yabancı kişilere asla gitmeyeceğini ve kaçırıldığını düşündüğünü belirten Feride Gönül, 24 yıldır çocuğu için arama çalışmalarına devam ediyor.
‘TÜRKİYE’NİN KAYIP ÇOCUKLARI’
Cumhuriyet, ‘Türkiye’nin Kayıp Çocukları’ isimli araştırma haber dizisinde, çocuğu kaybolmuş ve yıllardır bulunamamış olan dört ayrı ailenin yaşadıkları sürece ışık tuttu.
Çocuğu 1997 yılında Şişli’deki evinin önünden kaybolan Feride Gönül, 24 yıldır kızını arıyor.
Kızının kaçmadığını, kaçırıldığını belirten ve kızının hala yaşadığını hissettiğini söyleyen Feride Gönül, Ebru kaybolduğundan beri yaşadığı süreci, Cumhuriyet.com.tr’den Sinem Nazlı Demir’e anlattı.
Ebru’dan nasıl bir çocuktu?
”Biz kendi halinde yaşayan bir aileydik. Ebru altı yaşına girmişti. Kardeşi ile beraber duruyordu. Çok akıllı bir çocuktu. Ebru kaybolacak bir çocuk değildi. Bir karnesi vardı ki keşke siz de görseydiniz.”
Ebru nerede ve nasıl kayboldu?
”Biz Şişli’de oturuyorduk. Ebru ikinci sınıfa gidiyordu. 1997, dördüncü ayın on üçüydü. Bir Pazar günüydü. O zamanlarda kareli kot pantolonlar çok modaydı. Ve Ebru bu pantolonlardan çok istemişti. Ben de ona sürpriz yapmak istedim ve pantolonu aldım. Bedeni de boyu da büyük geldi. Değiştirmek istedi, ben de ‘yok kızım’ dedim. İzin verdim ve gitti. Kocaman sevincini minicik yüreğine sığdıramadık. Ebru bir yere gittiğinde geç kalmazdı. İçime öyle bir acı düştü ki o acıyı anlatamam sana. 24 yıl oldu, 24 saniye önce kaybolmuş gibi çocuğumun acısını her an yüreğimde taşıyorum. İşimi bıraktım ve gittim. ‘Ebru pantolonu değiştirdi ve geri döndü’ dediler. Dumanlı bir hava, o sokaklardan dolanıyorum yok. Bu sokaktan dolanıyorum yok…
Eşimi aradım ve ‘Adem, Ebru yok!’ dedim. ‘Nasıl yok?’ dedi. Arıyoruz. Sanki yer yarıldı yerin dibine girdi. Camiiden anons geçildi. Mahalle karakoluna da gittik. Ertesi gün Gayrettepe Asayiş Çocuk Şube’ye gittik. Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği’ne gittik. Oraya üye oldum. Yıllarca o dernekte çalıştım. Kibrit, süt kutularına fotoğraflar yapıştırdık. Elimizden geldiğince Türkiye’yi dolaşmaya çalıştık. Ama ateş düştüğü yeri yakar. Televizyonlara çok çıktım. Gazetelerde röportajlarım oldu. Asılsız haberlerle arayanlar çok oldu. Yaramızın üzerine bir yara daha açtılar. Pes etmedim. Ben anneyim. Hissediyorum.”
Bir görgü tanığı, kamera kaydı oldu mu?
”O zamanlar kamera kayıt cihazları bu kadar yoğun değildi. Keşke olsaydı. İlla ki gören oldu. Benim çocuğum sekiz yaşında ilkokul ikiye giden bir kız çocuğuydu. Birileri götürdü. Ama ne niyetle ve ne amaçla? Sanki sigara dumanı oldu, uçtu, kayboldu… Bizim kimseyle bir husumetimiz de olmadı. Gören olduysa da söylemedi. Ben kendim düşünüyorum. Sekiz yaşındaki kız çocuğunu kim alıp ne yapacak? O anne babasını da biliyordu. Ya kolunu bacağını kırdılar bize ulaşamıyor, ya fuhuşa verdiler, ya da terör örgütüne kattılar. Ben terör örgütüyle ilgili haberleri izlediğim zaman bakıyorum acaba çocuğum içlerinden çıkar mı diye. Ben anneyim. Her şeyi değerlendirmek zorundayım. Ben öldüğüne asla ve asla inanmıyorum. Annelik iç güdülerim Ebru’şumun yaşadığını söylüyor. Bir gün arkamdan ‘anne ben geldim’ diyeceği hayaliyle yaşadım. Dizlerim tutmasa, gözlerim görmese de ömrümün sonuna kadar çocuğumun peşinde olacağım. Kaybolmak kelimesi çok ağır bir şey. Kaybolan senin bir eşyan değil, yiyeceğin değil. Canından bir can. Kaybolma kelimesini söyleyemiyorum bile. Bunu söylemek bir anne için çok zor ama keşke bir parça kemik bulduk deseler. Umudum kesilecek o zaman. Hiçbir şey yok. Bir belirsizlik içindesin. Bu acabalar beni günden güne daha çok bitiriyor. En ufak bir şeyde ağlayan biriydim, Ebru kaybolduktan sonra gözyaşlarım kurudu. Ağlayanla ağlayamıyorum, gülenle gülemiyorum. Bir soğan düşünün, soğanın kabuğu nasıl soğanın etrafını sarmışsa; beni de Ebru’nun acısı sardı. Kendimi kimseye ifade edemiyorum. Allah kimsenin başına vermesin.”
Kayıp konusu ile ilgili insanlar neyi bilmeli?
”Yabancılara yaklaşmasınlar. Ama benim çocuğum bir yabancıyla gitmedi. Ben bundan çok eminim. Benim çocuğumu tanıyan, bilen birisi götürdü. Buradan insanlara seslenmek istiyorum. Kayıp acısı çok zor. Çocuklarını yalnız bırakmasınlar. Kim olursa olsun kimsenin yaklaşmasına izin vermesinler. Çok kötü bir zamandayız. Kimin ne zaman ne yapacağını kestiremiyoruz. Bilinçlendirsinler. Bir başkasının zarar verebileceğini öğretsinler. Sıkı sıkı sarılsınlar evlatlarına.”
ÇOCUKLAR KAYBOLDUĞUNDA NE YAPMALI?