Dünya Bankası küresel ve yurt içindeki zorlukların Türkiye Ekonomisinin 2022 yılındaki görünümünü baskıladığını belirtti. Para politikası …
Dünya Bankası küresel ve yurt içindeki zorlukların Türkiye Ekonomisinin 2022 yılındaki görünümünü baskıladığını belirtti.
Para politikası ayarlarında sıklıkla yapılan değişikliklerin, ve geçtiğimiz Eylül ayından bu yana gerçekleştirilen bir dizi faiz indirimi,Türk Lirası’nın tarihteki en düşük seviyelere inmesine ve enflasyonun rekor seviyelere yükselmesine yol açtığı belirtildi.
2021 yılında ihracatta ciddi bir artış yaşanmasına rağmen, bu zorlukların yoksul hanehalkları için reel gelirlerini aşındırdığı ifade edildi. Açıklamada “COVID-19 pandemisi de soruna katkıda bulunmuş ve yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkilemiştir. Pandemi ile ilişkili mali destek tedbirleri bu etkilerin biraz hafifletilmesine yardımcı olsa da, pandeminin 2020 yılında yaklaşık 1,6 milyar insanı daha 5.50 dolar yoksulluk sınırının altına ittiği ve Türkiye’nin 2019 yılında yüzde 10,2 olan yoksulluk oranını yüzde 12,2’ye yükselttiği tahmin edilmektedir. Ayrıca, her ne kadar gelir desteklerinin ve tüketim sepetindeki değişikliklerin bu etkiyi hafifletmesi mümkün olsa da, Türkiye’de tüketici fiyatlarındaki yüzde 1’lik bir artışın yoksul sayısını yüzde 2 arttırdığı tahmin edilmektedir. Resmi istatistiklere göre Ocak 2021’de yüzde 15 olan yıllık enflasyonun Ocak 2022 itibariyle yüzde 48,7’ye yükseldiği düşünüldüğünde, yoksulluk oranının 2021 yılında yüksek seviyelerde seyretmiş olması muhtemeldir” ifadelerine yer verildi.
”ENFLASYON TEMEL MAKROEKONOMİK ZORLUK OLACAK”
Bloomberg HT’nin haberine göre, Yüksek ve kalıcı enflasyonun orta vadedeki temel makroekonomik zorluk olacağı belirtilen raporda “Türkiye’nin mali duruşunun –ki bu geleneksel olarak ekonomi için güçlü bir çıpadır- da Türk Lirası’nı istikrara kavuşturmak ve enflasyonu düşürmek için alınan istisnai önlemlerden dolayı baskı altına girmesi muhtemeldir. Rapor, para politikasının normalleştirilmesine, mali sürdürülebilirliğe öncelik veren bir maliye stratejisine, pandemi ile ilgili acil sağlık sistemi ve sosyal koruma ihtiyaçlarının karşılanmasına, kırılgan durumdaki hanehalklarına ve şirketlere yönelik iyi hedeflenmiş kamu transferlerine ve gelir üretmek amacıyla vergi tabanını genişletmeye yönelik çabalara duyulan ihtiyacı vurguluyor” dendi.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame Türkiye ekonomisi ve hanehalkları için zorlu bir dönemden geçildiğini belirterek “Ekonominin tasarrufları harekete geçirme, yatırımları canlandırma ve uzun vadede kapsayıcı ve yoksulluğu azaltıcı bir büyüme sağlama yeteneğini yeniden tesis edebilmesi için, enflasyonu kontrol altına alma çabalarında başarılı olmak ve yeniden yapısal politikalar üzerinde odaklanmak gerekiyor” dedi.
”BÜYÜME YÜZDE 2’YE DÜŞEBİLİR”
2021 yılında tahmini yüzde 10,0 olan büyüme hızının, politika belirsizliğindeki sert artışın özel tüketimi ve yatırımları baskılaması sebebiyle bu yıl yüzde 2’ye düşmesi, 2023 yılında ise yüzde 3 olarak gerçekleşmesinin beklendiği belirtildi. Raporda “2021 yılında olduğu gibi, 2022 yılındaki büyümede de Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta devam edecek güçlü artış ile birlikte turizmdeki artışa ilişkin ilave beklentilerin de önemli belirleyici etkenler olacağı tahmin edilmektedir. Son dönemdeki makro-finansal istikrarsızlık banka bilançolarını baskılamıştır ve uzun vadeli finansman için sağlanabilecek yurtiçi kaynak geliştirme çabalarını sekteye uğratmıştır” ifadesine yer verildi.
Görünümdeki risklerin aşağı yönlü olduğu ifade edilerek “Bunlar arasında yurt içinde ve dünyada pandemiden kaynaklı yaşanan olumsuzluklar, iklim değişikliği ile ilişkili afetler, küresel ekonomi düzeyindeki muhtemel fiyat baskıları ve tedarik zinciri kesintileri, gelişmiş ülkelerdeki faiz oranı sıkılaştırma beklentileri ve bunun sonucunda küresel likidite koşullarının sıkılaşması sayılabilir” ifadesi kullanıldı.
Dünya Bankası’nın Türkiye Baş Ekonomisti Hans Beck konu ile ilgili olarak “2022 ve 2023 yıllarına ilişkin büyüme görünümünün önündeki riskleri azaltabilmek için, kısa vadede ekonomiyi istikrara kavuşturacak ve dikkatleri yeniden Türkiye’nin orta vadedeki büyüme potansiyelinin gerçekleştirilmesine yöneltecek iyi koordine edilmiş para ve maliye politikaları gerekecek” açıklamasını yaptı.