Büyük bir hızla gelişen ve gelişmekte olan teknolojinin yaşamımıza yoğun bir şekilde girmesi ile birlikte özellikle iletişim aracı olarak …
Büyük bir hızla gelişen ve gelişmekte olan teknolojinin yaşamımıza yoğun bir şekilde girmesi ile birlikte özellikle iletişim aracı olarak kullanılan akıllı telefon, tablet, bilgisayar gibi teknolojik cihazlardaki uygulama içerikleri son yıllarda boşanma vb. birçok davaya sıklıkla konu olmaya devam ediyor. Dijital platformlar üzerinden bir olayı ya da durumu ispatlamak isteyen boşanma aşamasındaki çiftler, bunların delil niteliğinde olup olmadığını araştırmayı sürdürüyor. Avukat Muhammet Deniz, Cumhuriyet. com.tr’den Canser Seven’e yaptığı değerlendirmede bu konuya açıklık getirdi.
Teknolojik gelişmelerle birlikte mahkemelere sunulan delillerin çeşitlilik gösterdiğini belirten Deniz, boşanma davalarının seyri açısından dijital delillerin büyük önem arz ettiğini ifade etti. Aile mahkemelerinde delil incelemelerinin daha yüzeysel yapıldığına değinen Deniz, “özellikle boşanma davalarında eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle yaşadığı birliktelik ve bu beraberlik sonucunda diğer eş tarafından tespit edilen yazışmalar, diğer eş bunu gizlice elde etmiş olsa bile mahkeme tarafından delil olarak kabul edilecektir. Bu konuya ilişkin Yargıtay kararlarında eşlerin telefonlarının birbirine karşı özel hayatın gizliliği kapsamına alınamayacağı yönünde görüş benimsemektedir. Hal böyle iken eşlerin, birbirlerinin telefonundan elde ettikleri bu kişisel veriler, boşanma davasında hukuka uygun delil olarak kullanılabilecektir.” diye konuştu.
“UZMANLARDAN YARDIM ALINMASI GEREKMEKTEDİR”
Dijital verilerin yorumlanmasının hassas bir konu olduğunu belirten Deniz, “Hakim önüne sunulan delilleri serbestçe ve vicdanına göre incelemek durumunda. Dijital veriler hususunda inceleme çok daha teknik ve teferruatlı olduğu için bilirkişi ve uzmanlardan yardım alınması gerekmektedir. Nitekim gelişen teknoloji ile birlikte dijital delillerde çoğalmakta ve bilirkişilere duyulan ihtiyaç artmaktadır” dedi.
Deniz Şunları söyledi:
Boşanma davalarının seyri açısından deliller büyük önem arz etmektedir. Özellikle sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte tarafların mahkemeye sunmuş oldukları delillerde çeşitlilik kazanmaya başladı. Bu aşamada herkes tarafından bilinmesi gereken husus, mahkemeye sunulan delillerin kural olarak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmasıdır. Aksi halde her ne kadar mahkemeye sunulan delil karşı tarafın kusurunu ortaya koymuş olsa da mahkeme tarafından dikkate alınmayacaktır. Zira son yıllarda kişisel verilere yapılan haksız müdahaleler sonucunda çiftler elde etmiş olduğu verileri delil olarak mahkemeye sunmakta ve karşı tarafın kusurlu olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Ayrıca Facebook, Instagram, WhatsApp vb. sosyal medya mecralarından elde edilen yazışmaların hukuka uygun olup olmadığı da davanın türüne göre değişecektir.
“GİZLİ ELDE EDİLEN BİLGİLER DELİL OLARAK KABUL EDİLİYOR”
Şöyle ki Türk Hukuk sisteminde, ceza yargılamalarında daha katı ve kuralcı bir delil incelemesi mevcutken, aile mahkemelerinde görülen davalar da ise daha yüzeysel bir delil incelemesi yapılmaktadır. Bu bakımdan özellikle Boşanma davalarında eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle yaşadığı birliktelik ve bu beraberlik sonucunda diğer eş tarafından tespit edilen yazışmalar, diğer eş bunu gizlice elde etmiş olsa bile mahkeme tarafından delil olarak kabul edilecektir. Bu konuya ilişkin Yargıtay kararlarında, eşlerin telefonlarının birbirine karşı özel hayatın gizliliği kapsamına alınamayacağı yönünde görüş benimsemektedir. Dolayısıyla eşlerin, birbirlerinin telefonundan elde ettikleri bu kişisel veriler boşanma davasında hukuka uygun delil olarak kullanılabilecektir.
“MAHKEMELERDE SUNULAN DELİLLER HER GEÇEN GÜN DİJİTALLEŞİYOR”
Elbette hayatımızın ve ekonomik ilişkilerimizin göbeğinde konumlanan dijital kullanımlar kuşkusuz geniş bir alan kaplamakta. Bu bakımdan, dijital verilerin hukuki olgularla çok fazla teması oluyor. İ
Dijital delil olarak elektronik aygıtlardan elde edilebilecek ve delil oluşturabilecek bulgular: video görüntüleri, fotoğraflar, yazı dosyaları (word, excell, open office vb. dosyaları), çeşitli bilgisayar programları, iletişim kayıtları (SMS, MSN Messenger, GTalk vb. kayıtları), Gizli ve şifreli dosyalar / klasörler, dosyaların oluşturulma, değiştirilme ve erişim tarih kayıtları, son girilen ve sık kullanılan internet siteleri, internet ortamından indirilen (download) dosyalar ve bu türden olup, silinmiş dosya/klasörler. Gündelik ve ekonomik boyutta hayatın her alanında yaygınlaşan hatta merkezinde konumlanan teknolojik gelişimleri hukukun haricinde tutmak hukukun esaslarına ve yargılamanın güncelliğine ters düşecektir. Teknolojik imkanların ulaşılabilirliği muhakkak hukuki delillerin de çeşitlenmesini sağlayacaktır. Sanıyorum ki hukuki delil kavramının ilerleyişi bu süreçte doktriner açıdan tartışmalara da yol açıp delil kavramının kapsamının genişlemesiyle kendisini yenileyecektir.
“DEVLETLER, BİLİŞİM HUKUKU ALANINDA DAHA ÇAĞDAŞ ADIMLAR ATMALI”
Delil, bir vakanın ispatı için başvurulan araçlar olarak tanımlanıyorsa bu araçların teknolojik ürünler paralelinde değişmesi öngörülen bir değişim olacaktır. Öncelikle yargı mekanizmasının başı ve düzenleyicisi devletler nezdinde bu gelişmelere karşı kayıtsız kalınmayacağını ve gerekli yeniliklerin, çağdaş bir şekilde yapılmasını bekliyorum. Tabii burada aksiyon alma sırası uluslararası teknoloji şirketlerine geçiyor. Devletler ve şirketlerin hukuk nizamı içinde entegre bir birliktelikle hukuki delil kavramını teknolojik atılımlara entegre edeceklerdir.