AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyaretinin dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve “Her …
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyaretinin dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve “Her şeyden önce yalan haberin, dezenformasyonun yayılmasını, sistematik bir şekilde yaygınlaşmasını engelleyecek bir düzenlemeden söz ediyoruz” açıklamasını yapmıştı.
Aynı zamanda AKP’li kaynaklar da farklı açıklamalarında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenmiş ve güvence altına alınmış ‘ifade özgürlüğü kriterleri’ne göre bir düzenleme hazırladıkları yönünde olduğunu belirtmişti.
Fakat Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından ifade özgürlüğü en fazla ihlal edilen Avrupa ülkesi oldu. Bununla beraber ifade özgürlüğü kapsamında verilen kararların yaklaşık yüzde 90’ında Türkiye suçlu bulundu ve hüküm giydi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar tarafından desteklenen ‘trol ağı’nı ortaya çıkardığı bir rapor hazırlamıştı. Bu rapora göre, düzenli faaliyet gösteren on binin üzerinde trol hesap, sosyal medya üzerinden algı operasyonu yürütüyordu. Sokak röportajı yapan muhabirin ve röportaj veren yurttaşın gözaltına alındığı, demokratik toplum değerlerinin eleştirildiği dönemde ‘dezenformasyon yasası’ sonrası bizi neler bekliyor?
Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi beklenen ‘dezenformasyon yasası’nı, ifade ve basın özgürlüğü üzerinden bilişim hukukçularıyla değerlendirdik. Avukat Gökhan Ahi ve Avukat Görkem Gökçe, iktidarın dezenformasyonla mücadelede ‘gerekli adımları atacağı’ ifadesi ve getirilecek sistemin ‘denetle(n)me‘ mekanizması üzerine Cumhuriyet.com.tr’den Deniz Altıntaş’a değerlendirmelerde bulundu.
DEZENFORMASYON YASASI NEDEN ÇIKIYOR?
Sosyal medya yasasının neler getireceği üzerine Gökhan Ahi, “Benzer bir yasa hazırlığından 2021 Ağustos ayında da bahsedilmişti. O zaman da kamuoyunda bu konu tartışma bulmuştu. Sanırım hükümet, gündemin zayıf olduğu günlerde bu konuyu ön plana çıkarmayı tercih ediyor. Bahsi geçen düzenlemelerle ilgili olarak elimizde şimdilik Cumhurbaşkanı’nın demeçlerinden başka bir şey yok, bu sebeple düzenlemenin detaylarını konuşmak için çok erken” yanıtını verdi.
Konjonktürde sosyal medya düzenlemesiyle birlikte alınacak kararların ‘iktidar eleştirilerine yönelik mi olacağını’ sorduğumuz Gökhan Ahi, “Tahminimce, yalan haber adı altında manipülatif ve dezenformatif haberlerle ilgili bir düzenleme yapılmaya çalışılacaktır. Gerçekten de bu tür düzenlemelere ihtiyaç var çünkü halkın bilgi alma ve kamuyu sorgulama imkânı bulduğu haberler, artık gerçek ve düzgün bir şekilde üretilmiyor. Tamamen siyasal iktidarların ve kamu yönetimlerinin propaganda aracına dönüşmüş durumda. Bu durumdan da en çok AKP iktidarı fayda sağlıyor. Kendileri ile ilgili olumsuz haber yapıldığında hemen tepki gösteriyorlar ancak muhalif sanatçılarla, hukukçularla, yazarlarla, bilim insanlarıyla ilgili olumsuz haberler yapıldığında; bu haberler gerçek dışı olsa dahi anında yandaş basın ve sosyal medya trolleri aracılığıyla propaganda malzemesi haline dönüştürülüyor” dedi.
OTOSANSÜRÜN İÇSELLEŞTİRİLDİĞİ DÖNEM
Baskı ortamının da genişlediğinin altını çizen Ahi sözlerine, “Öncelikle esas meseleyi saptamak lazım. Özgür ve tarafsız basının olmadığı ve kamunun şeffaf olmadığı bir ortamda, bilgi kirliliği olması çok doğaldır. Üstelik, basın kuruluşları ve gazeteciler; tarihin en ağır ekonomik, hukuki ve fiili baskıları altında… Gazeteciler tutuklu, işsiz veya mecburi göçe zorlanmış durumda. Basının rolünü de mecburen sosyal medya üstlenmiş durumda. Hal böyleyken, profesyonel basının olmadığı bir ortamda; haberlerde dezenformasyon, mal-enformasyon ve mis-enformasyon kaçınılmaz hale geliyor. Bütün bunların engellenmesi için sosyal medya ile uğraşmak ve sosyal medyayı baskılayacak çözümler üretmek değil aksine basını, hukuki ve ekonomik olarak özgürleştirmek gerekir” şeklinde devam etti.
“BASIN GERÇEKTEN ÖZGÜR OLABİLİRSE…”
Basın gerçekten özgür olabilirse, kaynağından süzerek doğruladığı haberleri sansürsüz ve tarafsız bir şekilde aktarabilirse bu tür iptidai düzenlemelere ihtiyaç kalmayacağını belirten Bilişim Hukukçusu Ahi, sözlerini, “Özgür basının ve kamusal şeffaflığın olmadığı bir yerde, kim yalan ve dezenformatif haberden şikâyet ediyorsa bu işten de en çok o faydalanıyor demektir. Bu sebeple, sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen dezenformasyon faaliyetlerine karşı düzenleme çalışmalarını samimi bulmak mümkün değil” şeklinde bitirdi.
“ZATEN HALİHAZIRDA YASAK”
‘Dezenformasyon yasası’nın ne ifade ettiğini sorduğumuz Görkem Gökçe ise, “Sayın Cumhurbaşkanı böyle ifade ediyor ancak Türkiye’de zaten gerçek dışı haberlere ilişkin bir mevzuat var. Basın Kanunu ve ilgili kanunlar yalan haberde atılacak adımları gösteriyor. Şahsiyete yönelik işlenebilecek suçlar da düzenlenmiş durumda. Hakaret, iftira gibi ifade ve yayın yolu ile işlenebilecek suçların tamamı zaten hali hazırda yasak. Ayrıca terörle mücadele kanunu kapsamında ifade ile işlenebilecek terör örgütü propagandası yapmak gibi farklı suçlar da düzenlenmiş durumda.” açıklamasında bulundu. Adalet mekanizmasının işleyişinden kaynaklı temel sorunların varlığından bahseden Gökçe, “Yeni yasa yerine, mevcut düzenlemelerin daha verimli ve adil uygulanması yönünde adımlar atmak isabetli olur. Zira uygulamadaki verimsizlik suistimallere sebep oluyor.” dedi. Gökçe sözlerine, “Diğer yandan bizde başka hiçbir Avrupa ülkesinde olmayan başka idari düzenlemeler var. En temel sorun da bu. Örneğin birçok idari kurum internet sitelerine mahkeme kararı olmadan erişim engeli getirebiliyor. Türkiye Jokey Birliği bile bu yetkiye sahip. Bu yüzden bugün 467 binden fazla site engelli” şeklinde konuştu.
“AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEYE GEREK YOK”
İşleyen bir demokrasi ve demokratik toplum yapısının oluşabilmesi için ifade ve basın özgürlüğünün altını çizen Görkem Gökçe, yargı bağımsızlığının ve ifade özgürlüğünün Türkiye’deki yansımasına yönelik açıklamaları şu şekilde:
“FİKİRLER CEBİR VE ŞİDDETLE, TOPLA TÜFEKLE ÖLDÜRÜLMEZ”
Görkem Gökçe ayrıca, “Yapılan araştırmalar, iktidar ve muhalefet bloğu arasında oy farkının azaldığını veya muhalefetin biraz daha önde olduğunu gösteriyor. Gazete, televizyon, radyo gibi geleneksel medyada hükümeti destekleyen grupların ve sermayenin ciddi bir hegemonyası var. Sosyal medya ise toplumsal muhalefetin daha baskın olduğu bir alan. Hükümet özellikle bu alanda söylemsel gücünü arttırmak için böyle bir düzenleme ihtiyacı içine girmiş olabilir elbette” açıklamasında bulundu.
Gökçe, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
Özellikle Z Kuşağına mensup ilk kez oy kullanacak 5 milyon seçmenin bu konuda çok hassas olduğuna dikkat çeken Gökçe sözlerini, “Özgürlük alanı ne kadar genişlerse toplum o kadar memnun olur. Bu yönde adım atanlar da destek bulur” şeklinde bitirdi.