Beyoğlu’ndan Tophane’ye, Salı Pazarı’na inen yol denize, Boğaz’ın sonuna ulaşır. Yakın geçmişe kadar antrepolar bulunduğu için denize …
Beyoğlu’ndan Tophane’ye, Salı Pazarı’na inen yol denize, Boğaz’ın sonuna ulaşır. Yakın geçmişe kadar antrepolar bulunduğu için denize kavuşulamayan İstanbul’un en güzel manzaralı kordonunda şimdi GalataPort var: Gemilerin yanaşabildiği ama aynı zamanda denizle buluşulan 2 km’ye yakın bir kordon boyu üzerinde sergi salonları, lokantalar, kafeler ve alışveriş yerleri, İstanbul Modern gibi müzelerin bulunduğu bir alan. Tarihi saat kulesi ve çeşmesiyle Karaköy’ün hemen yanında. Soft açılışta biri Ara Güler, biri Monet ve arkadaşlarının iki sergisi sizi bekliyor.
GALATAPORT’TA SERGİ
Bu aynı zamanda yine yıllardır beklediğim Galatahport’un da soft açılışı oldu. Yıllarca antrepolara ayrılmış Salı Pazarı’nda denizle buluştuk! Saat Kulesi’nin bulunduğu meydanın hemen arkasında Modern Sanat Müzesi de açılış için gün sayıyor. Onu beklerken Galataport’ta fotoğraf sanatçımız Ara Güler’in görülmemiş fotoğraflarından oluşan “Denize İnen Yol” sergisi açıldı. Hemen yanında ise uluslararası bir sergi var: Monet ve Arkadaşları; dijital sanat sergisi. 1860- 1890 yılları arasında yaşamış dönemin en ünlü 15 ressamının eserlerinin dijital olarak sunulduğu çalışmaya yine dönemin bestecilerinin müzikleri eşlik ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ve eşi de serginin açılışını yaparak Galataport’un şehrin kültür ve sanat hayatına katkı sağlayacağına dikkat çekti. Bakan, İstanbul’un marka bir şehir olması için uluslararası marka olacak işlere imza atılması gerektiği için AKM’nin yeniden kültür hayatına kazandırıldığına da işaret etti.
HER KÖŞEDE BİR ESER
Beyoğlu Kültür Yolu Festivali boyunca bahsettiğim bu güzergâh üzerinde pek çok sanatçının ışıklı işleri de sergileniyor. Yol boyunca gezerken sağınıza solunuza bakınmanızda yarar var, metruk bir binanın içinden ışıklar çıkıyor, tarihi bir çeşmenin üzerinde ne olduğu anlaşılamayan plastik künkler duruyor! Sanat her zaman anlaşılamıyor, bazen de gürültülü olabiliyor. Galata Kulesi’nin küçük meydanı konser alanına dönüştü ve her gece burada 24.00’e kadar konser veriliyor. Civarındaki evlerde ve otellerde kalanları için nasıl bir izlenim olduğunu merak ediyorum.
Galataport’a dönersek, bütünüyle açıldığı zaman burasının bir tür Yalıkavak Marina ya da Barcelona’daki port gibi olacağından şüphem yok. Önüne yanaşmış kruvaziyerleri, her keseye ve zevke hitap eden lokanta ve kafeleri, çeşit çeşit dükkânları ve deniz kenarındaki gezinti alanlarıyla kentin soluk alabileceği yeni bir alan, hem de 1.5 km’ye yaklaşan bir kordon boyu ile. Meydana yeri dikilmiş ağaçların ne olduğunu sordum, “Kiraz ağaçları” imiş, yani Sakura! Japonya’da kiraz ağaçlarının açacağı mevsimde festivaller düzenlenir, gelen turistleri koyacak yer bulamazlar! Daha şimdiden mekânları keşfetmeye gelenlerin henüz tam da bitmemiş meydan düzenlemeleri arasında dolaşıp durduğunu gördükçe buranın sadece ben değil, herkes tarafından nasıl hasretle beklendiğini de görmek mümkün. Galataport İstanbul Genel Müdürü Tolga Engin de Beyoğlu Kültür Yolu’nun bir parçası olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirirken “200 yıldır halka kapalı olan sahil şeridini erişime açarken yıl boyunca düzenleyeceğimiz etkinliklerle burayı şehrin kültür ve sanat hayatına katkı sağlayacak bir yer haline getireceğiz” sözünü verdi. “Denize İnen Yol” Beşiktaş yönünde G Blok’ta 10-22 saatleri arasında 31 Aralık’a kadar ücretsiz olarak, Monet ve Arkadaşları Dijital Sanat Sergisi O2 Blok’ta 14 Kasım’a kadar 10-22 saatleri arasında ücretli olarak ziyaret edilebilecek.