Taliban, başkent Kabil’i aldıktan ve görevdeki hükümeti devirdikten sonra Afganistan’ın kontrolünü de fiilen ele geçirdi. Cumhurbaşkanı Eşref …
Taliban, başkent Kabil’i aldıktan ve görevdeki hükümeti devirdikten sonra Afganistan’ın kontrolünü de fiilen ele geçirdi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeyi terk ederken, ABD de yeni rejimden kaçan binlerce kişinin daha tahliyesine yardımcı olmak için Kabil havaalanını kontrolü altına aldı.
Ülkedeki ilerleyişi giderek hız kazanan Taliban’ın ele geçirdiği bölgelerden özellikle kadınlara, sanatçılara ve merkezî rejimle bağlantıları olan kişilere yönelik şiddet haberleri gelirken, Afganistan’dan da ciddi bir göç dalgası da başlamış durumda.
Afganistan’daki gelişmeler tüm dünyada yakından takip edilirken; yaşananlara ilişkin bir açıklama da Dayanışma Meclisi’nden geldi. Meclisten yapılan açıklamada, emperyalizme karşı mücadele çağrısı yapılırken; “Emperyalizmin elinin dokunduğu yerde Afganistan var, Suriye var, Irak ve Türkiye var. Dünyaya vaat ettiği tek şey zifiri karanlık, sınırsız yoksulluk ve sömürü” ifadeleri kullanıldı.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş bir coğrafyada her biri kapitalist-emperyalist sistemden kaynaklanan yeni sorunlar ortaya çıkıyor ve birbiri ardına yeni hamleler yapılıyor. Bu hamlelerin önemli bir kısmının dinsel bir kostüme büründürülmesi, emperyalizmin bölgeye ilgisinin ortaya çıkmasından bu yana dinin belirleyici ve kullanışlı bir ideolojik argümana dönüştürülmesi, din temelli bir anti-emperyalizmin ne denli sorunlu olduğunu bir kez daha gösteriyor.”
“EMPERYALİST HEVESLERİ OLAN BİR İKTİDAR…”
“Ülkemizde ağır salgın şartları altında ortaya çıkan ve AKP iktidarının yönetmekte zorlandığı yangın ve seller de bir bakıma bölgedeki gelişmelerle bağlantılı. Emperyalist hevesler peşinde büyük güçlerin oyununda rol kapmaya çalışan AKP, bir yandan da içeride dini tonu yüksek bir rejim inşa etmeye çalışıyor. Sarayın 11 lüks uçağının olması ama devletin yangın söndürecek tek uçağının olmaması AKP’nin bu misyonu ile yakından ilgili. Büyük emperyalist hevesleri olan ancak ülkesini yönetmekte güçlük çeken bir iktidarla karşı karşıyayız.”
“Afganistan’daki gelişmeler de kapitalist-emperyalist sistemin son hamlelerinden biri. Bu talihsiz ülke sonunda işgalci güçler tarafından Taliban’ın insafına terk edilirken, AKP iktidarı da hâlâ havalimanının korumasını Taliban üzerinden üstlenerek iktidar değişiminin yarattığı boşlukta rol kapmaya çalışıyor. Bu arada, ABD yandaşı veya ABD’ye göç etmek için sırasını bekleyecek Afgan ordusu artığı sığınmacılara kucak açmayı da ihmal etmiyor.”
“3 ÜLKENİN AFGANİSTAN’A YÖNELİK HESAPLARI VARDI”
“Ortaçağ’dan bölgeye fırlatılmış gibi görünen Taliban, ABD’nin yol açması ve ülke üzerinde hesapları olan pek çok gücün onayıyla ülkenin yönetimini bütünüyle ele geçirdi. ABD, geride bıraktığı enkazın üzerinde yükselen “Taliban Emirliği”nin, Çin ve Rusya için yeni bir tehdit unsuru olmasını da umuyordu. Rusya ve Çin ise karşı önlemlerini epeydir almaya başlamış ve Taliban ile resmi görüşmelere başlamışlardı bile. Bu üç ülkenin de Afganistan’a yönelik hesapları vardı. ABD ülkeyi Taliban’ın kontrolüne bırakarak yüklerinden kurtulmak istiyordu. Rusya ülkedeki gelişmelerin kendi sınırını aşacak sorunlara yol açmasından endişeliydi. Çin 2016’dan beri bölgeye yatırım yapıyor, bu yatırımlarının güvenliğini sağlayacak bir güce hayır demeyeceğini gösteriyordu. Lagor vilayetinde faaliyette olan yatırımlarını ve teknik personellerini koruma hizmetini Taliban’dan alacak kadar ilişkilerini geliştirmişti. Ayrıca, ABD’nin Taliban aracılığıyla Sincan’da şeriatçı/ayrılıkçı bir kalkışmayı kışkırtma riskini kaygı verici bir sorun olarak algılıyordu. Bölgedeki istikrarsızlık bu üç ülkenin bölgedeki siyasi-askeri hedefleri ile ekonomi ve enerji projelerine zarar verme potansiyeli taşıyordu. Sonunda karşılarında istikrarı sağlamaya ve anlaşmaya hazır tek bir muhatap bulmuş oldular.”
“KADIN DÜŞMANI CANİ BİR ÖRGÜT”
“Diğer taraftan Taliban yetkilileri de eskisine kıyasla diplomatik temaslara daha fazla önem veriyor, “terör örgütü” olarak değil, meşru siyasi bir güç olarak kabul görmek istiyor. Her ne kadar ilk “icraatlarıyla” uyuşmasa da Kabil’de yönetimi devraldıktan sonra verdikleri ilk mesajlar da bunu doğrular nitelikte. Dış politikada kaymak istediği “reel politik” eksen, iç politikadaki şeriatçı aşırılıklarına karışılmamasının bir karşı-ağırlığı olarak da düşünülüyor besbelli. Kadın düşmanı bir cani örgütün resmî bir devlet olarak dünya sahnesine çıkmasının, ülkemizdeki ve dünyadaki diğer tüm dinsel yobazları cesaretlendirmesinin tehlike boyutu ise sanılandan büyük olabilir.”
“ABD çekildi ve ülkedeki misyonunu Taliban’a devretmiş oldu. Bu hamlesinin arkasında küresel güç mücadelesinin merkezinin Ortadoğu sahasından Hint-Pasifik sahasına kaymasının da rolü var. Emperyalizm çeşitli jeo-stratejik çıkarlar ve kaynak arayışında nüfuz sahibi olma çatışmaları üzerinden, Afganistan’ı bir kez daha bölgesel ve küresel rekabetlerin içine yerleştiriyor.”
“ORTAÇAĞ KARANLIĞI VE TALİBAN VAHŞETİ”
“Bu arada emperyalist güçlerin ülkedeki varlığının Afganistan halkının çıkarları ve beklentileriyle hiçbir ilişkisinin olmadığını gösteren pek çok işaret ortaya çıktı. Örneğin Afganistan’da ABD’den sonra en büyük ikinci askeri güce sahip olan Almanya, ülkeye dönen ilk uçakta yalnızca 7 kişi taşıdı. İrili ufaklı diğerleri uçaklarına bindiler ve çalışma arkadaşlarını Taliban’ın insafına bırakıp ülkelerine döndüler. O sırada Taliban vahşetinden kaçmak isteyen Afganlar uçakların iniş takımlarına sarılarak kaçmaya çalışıyorlardı.”
“Bu itiş kakışın Afganistan halkına vadettiği tek şey ise süregiden derin bir yoksulluk, Ortaçağ karanlığı ve Taliban vahşeti.
Emperyalizmin elinin dokunduğu yerde Afganistan var, Suriye var, Irak ve Türkiye var. Elini uzatamadığı her yeri, Küba’yı ve arka bahçesi saydığı Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere doğrudan kontrolünden çıkan tüm ülkeleri kuşatıp boğmaya çalışıyor. Dünyaya vaat ettiği tek şey zifiri karanlık, sınırsız yoksulluk ve sömürü.
Dayanışma Meclisi karanlık ve yoksullukla mücadelenin kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadeleden geçtiğini hatırlatıyor ve ezilen halkları güçlerini birleştirmeye, dayanışmaya, mücadeleye çağırıyor.”