Hayatını 16 Eylül 2000’de kaybeden ressam Şükriye Dikmen, hem özgün resim tarzı hem de özgür yaşamıyla ülkemizdeki Modern Sanat serüveninde …
Hayatını 16 Eylül 2000’de kaybeden ressam Şükriye Dikmen, hem özgün resim tarzı hem de özgür yaşamıyla ülkemizdeki Modern Sanat serüveninde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Doğum tarihini, sevgililerini, yaşadığı yerleri sürekli olarak değiştirmesine rağmen, resimlerindeki tutarlılığa sıkı sıkı sarılarak yetmiş yılını resme veren Dikmen, anılmayı, hatırlanmayı hak eden bir sanatçıdır.
1918’de İstanbul’da doğan Dikmen, 1942-46 arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Léopold-Lévy ile çalıştıktan sonra 1949’de kendi imkânlarıyla Paris’e giderek 1952’ye kadar ünlü ressam Fernand Léger ile çalıştı. Aynı yıllarda Ecole de Louvre’da sanat tarihi eğitimi alan sanatçı on yıldan fazla süren araştırma döneminden sonra kendi stilini buldu. Onun bu zorlu süreçte göstermiş olduğu sabır ve tutku 1953’te Paris’te Galerie Jeanne Castel’de açtığı ilk kişisel sergisinde aldığı olumlu eleştirilerle karşılığını buldu.
KADIN PORTRELERİ
1954’te Paris’ten İstanbul’a dönen sanatçı 1960 sonlarına kadar figürleri sadeleştirme yoluna giderek mümkün olduğu kadar az renk ve çizgiyle birbiri ardına etkileyici kadın portreleri üzerine yoğunlaştı. Onun sadeliğinin yanı sıra anıtsal bir karaktere de sahip olan portrelerinde yakın çevresinde olan arkadaşlarının (Sabri Berkel, Salah Birsel, Nurullah Berk, Aliye Berger vb.) ve anonim insanlar üzerine yoğunlaşarak soyutlamaya yönelmesi 1970’li yıllarda kişiliğini sağlamlaştırdığının kanıtıdır.
Yaşamının farklı dönemlerinde tutkulu aşklar yaşayan Dikmen evlenmeyip sevgilileriyle uzun Avrupa ve Amerika yolculuklarına çıkarak özgürlüğünün tadını çıkardı. Ailesinden kalan kapsamlı miras ona tüm yaşamı boyunca konfor içinde yaşamasını, üretmesini, kendi kataloglarını yayımlayarak sürekli gündem olma imkânı sağladıysa da kardeşi ressam Tiraje Dikmen’le arasının açılmasına yol açtı.
ROMANLARA KONU OLUR
Aynı evde büyüyen, aynı akademilerde çalışan iki kız kardeş arasında romanlara konu olacak denli ayrılıklar vardı. Bunlara, küslüklere rağmen Tiraje hastalık, demans ve yatalaklık zamanlarıda ablasına kol kanat gerdi.
Son kişisel sergisi yirmi yıl önce açılan Şükriye Dikmen’in kapsamlı bir retrospektif sergisinin hazırlanılması bir zorunluluktur.