NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu, yakınlarda başka bir tuhaf cisimle birlikte birbirinin ayna görüntüsü olan iki galaksi şişkinliği (Gökbilimde …
NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu, yakınlarda başka bir tuhaf cisimle birlikte birbirinin ayna görüntüsü olan iki galaksi şişkinliği (Gökbilimde, büyük bir oluşum içindeki sıkışık yıldızların meydana getirdiği bölgeye verilen isim -ed.n.) keşfetmişti.
Ohio eyaletindeki Portsmouth bölgesinde yer alan Shawnee Eyalet Üniversitesi’nden gökbilimci Timothy Hamilton, “Gerçekten afallamıştık” diye konuştu.
Doğrusal cisimlerin nihayet 11 milyar ışık yılı mesafedeki uzak bir galaksinin esnetilmiş görüntüleri olduğu bulundu.
Görüntüler, daha önce keşfedilmemiş bir galaksi kümesinin muazzam kütlesi ve buna bağlı şekilde uzay-zaman üzerinde yarattığı etki nedeniyle arkasındaki galaksinin görüntüsünü büyütmesi, aydınlatması ve esnetmesi (bu olay yerçekimi merceklenmesi olarak da bilinir) sebebiyle bükülmüştü.
Bu özel ve ender karşılaşılan durumda, arka plan ve ön plandaki galaksi arasındaki ince hizalanma, aynı görüntünün ikiz ve büyütülmüş kopyalarını, bir tarafta da başka bir üçüncü görüntüyü üretmişti.
Hawaii Üniversitesi’nden Richard Griffiths, “Güneşli bir günde bir yüzme havuzunun dalgalı yüzeyini düşünün, havuzun dibinde parlak ışık desenleri gösterir” diye açıkladı.
Alt kısımdaki bu parlak desenler, yerçekimi merceklenmesine benzer bir etkiden kaynaklanıyor. Yüzeydeki dalgalanmalar kısmi mercekler gibi davranıp, Güneş ışığını alt kısımdaki parlak dalgalı desenlere odaklar.
Hamilton, 2013’te ilk keşfettiğinde bu cisimlerin ne olduğu belli değildi. Hamilton, “İlk düşüncem, belki de bunların gelgitler nedeniyle kolları gerilmiş iki galaksi olduğuydu. Duruma pek uymuyordu ama başka ne düşüneceğimi bilmiyordum” dedi.
Nihayetinde bilim insanları büyütme etkisine neden olan tuhaf galaksi kümesini keşfedip, Gemini Gözlemevi ve W. M. Keck Gözlemevi’nden alınan spektroskopik ölçümleri kullanarak, sonunda aynı galaksi olduğu keşfedilen tuhaf cisimlerin mesafesini belirledi.
Bilim insanları, özel bir bilgisayar yazılımı kullanarak esnemiş görüntülerin etrafındaki karanlık maddenin, küçük ölçeklerde uzayda “düzgün şekilde” dağıtılmış olması gerektiğini belirledi. Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde çalışan ve yerçekimi merceklenme teorisi uzmanı Jenny Wagner, “Karanlık maddenin bu konumlarda ne kadar topaklandığının veya topaklanmadığının ölçeğini elde etmek için yalnızca iki ayna görüntüsüne ihtiyacımız olması harika” ifadelerini kullandı.
Burada herhangi bir lens modeli kullanmıyoruz. Biz sadece çoklu görüntülerin gözlemlenebilir taraflarını ve bunların birbirlerine dönüşebileceği gerçeğini ele alıyoruz. Bizim yöntemimizle birbirlerinin içine doğru katlanabilirler. Bu bize şimdiden karanlık maddenin bu iki konumda ne kadar pürüzsüz olması gerektiğine dair bir fikir veriyor.
Gökbilimciler, keşfinden bu yana neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen hâlâ karanlık maddenin ne olduğunu bilmiyor. Öte yandan Griffiths, “boyut sınırlarının kümelenme veya pürüzsüzlük açısından önemi, bize parçacığın (karanlık maddenin bileşenini oluşturan parçacık) ne olduğuna dair bazı ipuçları vermesi” dedi. Gökbilimci, “Karanlık madde kümeleri ne kadar küçükse, parçacıkların da o kadar büyük olması gerekiyor” diye de ekledi.
Kaynak: Independent Türkçe