Kategoriler: Kültür Sanat

Betül Arım’dan tek kişilik oyun: Dışarda Hiçbir Şey Var

Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Betül Arım’ın tek kişilik oyunu, yaşama sanatını anlattığı ve kendimizle yüzleşmemizi sağlayan “Dışarda Hiçbir Şey Var” tiyatroseverle buluşmaya devam ediyor. “Dışarda Hiçbir Şey Var” ile bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var diyerek yola çıktığını belirten Betül Arım, “Bildiklerimi paylaşmak bilmediklerimi de onlardan öğrenmek üzere, farkındalık yaratmak, insanları biraz dürtmek, unuttuklarını hatırlatmak için…” diyor. “Hayal Bakanlığı” kurulsun diyen Betül Arım ile tiyatro ve yaşam üzerine konuştuk.

– Sevgili Betül Arım, yıllardır sahnelediğiniz, doktorların reçetelere yazdığı gösterinizle “Dışarıda hiçbir şey var” diyorsunuz. “Hiçbir şey” dışarıda ise “Her şey” nerede? Peki, “şey”?

Dışarıda var olan içimizde var olanın aynasıdır. Mevlana bunu çok güzel özetlemiş: Gül düşünürsen gülistanlık, diken düşünürsen dikenlik olursun. Önce kendimizi seveceğiz, saygı duyacağız, şefkat besleyeceğiz, güveneceğiz, adaletli, vicdanlı olacağız ki bunu dışarıya yansıtalım. “Her şey” içimizde, beynimizde, onları keşfedip dışarı çıkarmamızı, ortaya koymamızı bekliyorlar. “Şey” ise işte o kendimize ayırdığımız sessiz zamanlarda bulduğumuz. Herkesin şeyi ise kendine özgü.

FARKINDALIK YARATMAK

– Başka türlü bir yaşamak öneren, zaman zaman seyirciyle etkileşimli bölümleri de olan “Dışarda Hiçbir Şey Var” için oyun-seminer denebilir mi? Seminerin Latince kökenine indiğimizde “tohum, tohumluk, tohum ekilen tarla” gibi sözcük ve anlamlara vardığımıza göre… Salondan çıkıp evlerimize dönerken, döndüğümüzde de etkisi sürdüğüne göre…

Denebilir elbette. “Dışarda Hiçbir Şey Var” ile bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var diyerek yola çıktım; bildiklerimi paylaşmak bilmediklerimi de onlardan öğrenmek üzere. Farkındalık yaratmak, insanları biraz dürtmek, unuttuklarını hatırlatmak için. Sevgili seyircilerimizin büyük bir çoğunluğu “ Betül Hanım, bu ne bir oyun ne bir gösteri ne bir anlatı, bu çok büyük bir farkındalık yaratan, kendimizle yüzleşmemizi sağlayan, eğlenceli, kimi zaman komik, geniş bir terapi seansı” diyorlar. Bire bir yaşadığım deneyimleri, aktarmak istediklerimi anlattığım bir gösteri. Dördüncü yıldayız. Üçüncü yılında salgın olduğundan çevrimiçine geçtik. Şimdi hem yüz yüze hem sanal gösterimdeyiz. Gelen ilk oyunumuz 4 Şubat’ta Mobilet’te, çevrimiçi. Salgından önce oyun sonrası seyirciyle buluşup istedikleri kadar kalıyordum, şimdi bunu yapamıyoruz ama çevrimiçi gösterimden on beş dakika sonra Zoom’da buluşup istediğimiz kadar sohbet ediyoruz.

– Oyunda özellikle belirtiyorsunuz. Çocukluğunuzdan bu yana yaşamınızda etkisi olan, siz de okuyun etkilenin dediğiniz kitaplar var…

Aslında o kadar çok ki sözünü edemediğim kitaplardan özür diliyorum. Polyanna, Martı, Küçük Prens, Nasıl Yapmalı?, Çalıkuşu, Kendine Ait Oda, Ustaca Sevmek, Dört Anlaşma, Bilinçaltı Zihninizin Gücü, Bulutlarla Kolkola, Yaşlı Adam ve Deniz, Bir Gün Tek Başına, Sevgi Soysal kitapları, Suç ve Ceza, Tutunamayanlar, Fareler ve İnsanlar, Yüzyıllık Yalnızlık, Don Kişot…

EDEBİYATA, ŞİİRE TUTKUN

– Peki ya Şiir?

Bizim dönemin yaşamında çok yeri vardı. Her şeyi şiirle anlatırdık. Arkadaşlarımıza, dostlarımıza, sevgilimize. Neredeyse hepimiz şiir karalardık. Oyunda anlattığım üzere, lisede İngilizceyi beceremediğimden, İngilizce olmayan tek okul konservatuvarı bana önermelerinin nedeni edebiyata, şiire olan tutkumdu. Ne yazık ki şiir defterim taşınırken kayboldu. Sayenizde saydım geriye on bir şiir denemem kalmış. Size de okuturum isterseniz, şair olarak bakalım ne diyeceksiniz. Şairleri saymak gerekirse Nâzım Hikmet başta, Attilâ İlhan, Cemal Süreya, İsmail Uyaroğlu, Edip Cansever, Orhan Veli, Turgut Uyar, Ahmed Arif, Behçet Necatigil, Gülten Akın, Murathan Mungan, konservatuvardan hocalarım Melih Cevdet Anday ve Sabahattin Kudret Aksal, daha yüzlercesi. Açık söylemem gerekirse sizin şiirinizle yeni tanıştım Sevgili Nurduran Duman. Ve dedim ki o şair doğmuş. Çok derin, duru ve farkındalık yaratan şiirlerinizi çok sevdim. Herkesin okumasını dilerim. Herkese bir alışkanlık önerim var. Her gece tüm aile uykudan önce şiir okumaları yapsınlar, çocuklar çocuk şiirleri, büyükler de seçtikleri şiirleri okusun, elbette henüz okuma yazma bilmeyen miniklere de ailenin diğer bireyleri okuyacak. Bu, beş dakika bile tutmaz ama onları öyle bir zenginleştirecek ki hiçbir şeyle ölçülmez. Beni ben yapan tüm yazarlara, şairlere selam olsun.

– “Dışarda Hiçbir Şey Var”ı sahnelemeye başladığınızdan beri ilk kez başka bir oyunda rol alıyorsunuz. Neden “Madam Giyotin”?

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda geçen otuz bir yıldan sonra kendimi emekli edince, aktarmak istediklerim için “Dışarda Hiçbir Şey Var” ve daha sonra yazacağım diğer oyunlar dışında hiçbir oyunda oynamama kararı almıştım. Sevgili Özlem Ulukan arkadaşımız benim oyunuma geldi, masaya teksti bıraktı ve gitti. Dosyayla üç gün uzaktan bakıştıktan sonra bir de yakından bakayım dedim, elimden bırakamadım. Hem güldüm hem ağladım. Fransız İhtilali dönemini anlatan bir oyunun bu kadar güncel olması, karakterlerin derinliği ve oyunun bütünü, daha sonra da ekip, yönetmen tiyatro, hepsi birleşince tamam dedim. “Madam Giyotin”i de hem çevrimiçinde hem de fiziksel ortamda oynuyoruz. 19-26-29 Ocakta Kültüral Performings Arts’tayız. Sanattan ve hayattan vazgeçmek yok.

‘QUİCK BETÜL’…

– Ataleti bükmek diye bir şey var. Özellikle salgın günlerinde benimsediğim üretken, yaratım odaklı tutum, davranışa bakarak, arkadaşlarım şahsıma “atalet bükücü” adını taktılar. Ortaya koyduklarınızla gözlemlediğimiz o ki siz de bir atalet bükücüsünüz. Sizce atalet nasıl bükülür?

Atalet benim hiç deneyimlemediğim bir konu. Bilenler bilir, yakınlarım bana “Quick Betül” derler. Nasıl bükülür biraz anlatmaya çalışayım. Sizi sabah yataktan kaldıracak bir amacınız olmalı. Diyelim o sabah yok, bulmaya çalışırken mutlaka egzersiz yapılmalı. Sağlıklı beslenmek önemli. İyi kitaplar, filmlerle beslenmek dahil. Herhangi bir sanat alanıyla ilgilenmek beden, zihin, ruh sağlığımız için çok önemli.

– Eklemek istediğiniz?..

Salgın dönemi gösteri sanatları için çok zorlu geçiyor. Sevgili okuyucularımız çocuklarına, eşe dosta hediye alacaklarsa tiyatro, konser bileti düşünebilirler. Şirketler de çalışanlarına bu yolla sanat armağan edebilirler. Ne güzel olur değil mi? Sanat iyileştirir, güzelleştirir. Şahsınızda, sanata değer, emek veren Cumhuriyet gazetesine, tüm seyirci ve okurlarımıza teşekkür ederim.

Paylaş

Son Haberler

İzmit’de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika

İzmit'de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika Genel olarak erkeklerin diğer deyişle, Hepimizin hayatı kendine göre…

3 sene Önce

Galatasaray, Barcelona’ya gol izni vermedi

Galatasaray'ın deplasmanda Barcelona'yla 0-0 berabere kaldığı maçta ilginç bir istatistik ortaya çıktı.Kalesini gole kapatan Galatasaray,…

3 sene Önce

İspanyol kaleci devleşti!: Barcelona 0-0 Galatasaray

UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Galatasaray, müsabakayı 0-0 berabere tamamlayarak…

3 sene Önce

CHP’li Özgür Özel’den iktidara Türkiye Varlık Fonu tepkisi

Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında Türk Telekom'un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil…

3 sene Önce

Trendyol kadın girişimcileri dijitalleştiriyor, işlerini büyütmelerine katkı sağlıyor

UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) imzacısı olan…

3 sene Önce

İbrahim Kalın: Savaşın sona ermesi için nihai karar Putin’den gelecek

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı CNN International canlı yayınında Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk…

3 sene Önce

Gezinme deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanıyoruz.