Gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde “Erdoğan kimin cumhurbaşkanı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Terkoğlu, yazısında marketlerin …
Gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde “Erdoğan kimin cumhurbaşkanı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Terkoğlu, yazısında marketlerin hiç konuşulmayan tarafına değinirken çalışanların köle gibi çalıştırılmasına, mobbinglere ve işten atılma süreçlerine dikkat çekti. Sendika raporlarını paylaşan Terkoğlu, “Zincir marketler, fiyatları aşağı çekerken “maliyet” olarak gördüğü işçileri de öğütüyordu. Ne yasalara, ne insan haklarına, ne ahlaka, ne dine-imana uyan bu koşullara, AKP iktidarı yıllarca göz yumdu. Hükümetin kötü politikalarıyla fiyatlar yükselince, marketler günah keçisi ilan edildi” dedi.
Terkoğlu’nun yazısı şöyle:
Herkes fiyatları konuşurken, o ürünleri raflara dizenleri merak ediyordum. Market gezen Erdoğan, raflardan kafasını kaldırıp onların hallerini sormadı. Sorsa da anlatabilirler miydi, emin değilim. Oysa bunu dert edinenler var. Mağaza-Market Sen, adı üstünde, marketlerde örgütlenmeye çalışan bir sendika. Düzenli olarak marketlere gidip işçilerle konuşuyor. İçinde bulundukları koşulları anlatan raporlar hazırlıyor. Görüşmeleri de kayıt altına alıyor.
Geçen hafta konuştuğum sendika yöneticileri, raporları ve kayıtları benimle paylaştı. Okudukça, dinledikçe gördüm ki marketlerin hiç konuşulmayan bir tarafı var. İnsanlık dışı koşullarda köle gibi çalıştırılan işçiler, eksik yatan maaşlar, fazla çalıştırma, mobbing, “defol” diyerek tazminatsız işten atılma, daha neler neler… Hepsi ama hepsi bu marketlerde var.
Adı A ile başlayan marketin Siirt’teki şubesinde işçilerin anlatımı raporlara şöyle girmiş:
“Son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin fiyatı düşürülüp müşteriye satışı yaptırılıyor. Eğer bu ürünler satılmazsa işçiler kendi ceplerinden bozuk ürünleri almaya zorlanıyor. Kasa ve envanter sayımlarından çıkan açıklar, zorla işçilere ödetiliyor. Mağazalara depodan eksik ürün gelebiliyor. Eksik çıkan ürünlerin ücreti zorla işçilere ödetiliyor.”
SU İÇTİ, KEK YEDİ KOVULDU
Belki televizyonda izlediniz. Aynı mağazalar zinciri, engelli işçi çalıştırmasıyla övünen reklam hazırlamıştı. Sendika arşivinde, engelli bir işçinin “yeter” diyerek istifa ediş dilekçesi duruyor:
“Kanuna göre engelli işçiler gece vardiyasında çalıştırılamaz. Sayım vb. gibi gerekçelerle gece vardiyasında kaldım. Bazen işten çıkış saatim gece 12.00’yi buldu. Tarihi geçmiş ürünlerin satılması, envanter açığının kapatılması, sayım eksikliklerinin giderilmesi için elemanlara zorla ürün satmaları vs. gibi birçok sorun yaşadım.”
Bir başkası üniversiteden mezun olmuş. İşsiz kaldığı yetmemiş, aldığı KYK borcunun zamanı gelmiş. Mecburen markette çalışmaya başlamış. Geldiği noktayı şöyle anlatıyor:
“Sürekli olarak fazla çalıştırıldık. Çıkmam gereken saatte hiçbir zaman çıkamadım. Hep daha fazlası istendi. Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri de bize zorla aldırıyorlar. Borç mu ödeyeyim, maaşımı kullanma tarihi geçmiş ürünlere mi yatırayım?”
Üniversiteyi bitirmek için bu markette çalışan da var. Ankara’daki E. K. bunlardan biri. Üstelik bir de hasta annesi var. “Bir iş olsun yeter” demesi de yetmemiş. Üç şişe su içtiği ve bir kek yediği için hırsızlıkla suçlanmış. İşten çıkarılmış. Sendika, verdikleri mücadelenin sonunda, E.K’nin haklarını aldığını haber veriyor.
BAKANLIK BİR ŞEY YAPMADI
Mağazanın işçileri salgın dinlemedi, tam kapanma dinlemedi, çalışmaya devam etti. Bir tanesi yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
“Bizi saat 07.00’de mağazalara dikiyorlar. Evimden 06.00’da çıkmak zorundayım. Bu sabah 07.00’de, mağazada mıyız diye kontrol ettiler. Pos cihazının fotoğrafını, yöneticilerin olduğu gruplara attık.”
Öbürü devam ediyor:
“Günde 14 saat mağazada oluyoruz. Fazla çalışmalarımızla ilgili bölge sorumlusu ve satış müdürü ‘çalışacaksınız’ diyor. Sonra da dönüp ‘Çalışmasaydınız, biz mi dedik fazla çalışın diye, saatinizde çıkın kardeşim’ diyorlar. Çalışma Bakanlığı’na şikâyette bulunduk. Elimize bir şey geçmediği gibi, aksine, gelip bize ‘Çalışma Bakanlığı’nı aramışsınız’ diyerek tavır aldılar.”
GÜNDE 8 LİRAYA NE YENİR?
Adı Ş ile başlayan market, yeni bir uygulama başlattı. Telefonla sipariş verebiliyorsunuz. Hadi onu bir de işçiden dinleyin:
“Müşteriler siparişleri araba ya da motorla bıraktığımızı sanıp ağır siparişler veriyorlar. Ancak yürüyerek gidiyoruz.”
Bayramda çalışıyorlar, resmi tatillerde çalışıyorlar. Ama yevmiye aynı… Ya yemek parası? Günlük 8 lira. O da mağaza içinde harcanacak:
“Mağazada hazırlanacak ürünler sadece domates, peynir ve hazır makarna. Ancak bunları yiyebiliyoruz. Günde 8 lira; 1 noodle, 1 ekmek, 1 içecek… Her gün bunları yemekten usandık.”
Bir işçi, mağazada doldurulan vardiya defterlerinin çöpe atıldığının fotoğrafını çekmiş. Nedeni malum:
“Bayramda ve 15 Temmuz’da ful çalıştık. Puantaja da 11 saat olarak girildi. Bayram sonrası bölge sorumlusu, sildirip herkesi ‘7 buçuk saat çalıştı’ diye yazdırdı.”
Aynı mağaza zincirinin Van’daki şubesinde çalışan işçi, “Mağazada yatıp kalkın demeye getiriliyor” diyerek yaşadığını anlatıyor:
“Sabah 8’de açmamız, akşam 9.30’da kapatmamız isteniyor. Bizim ailemiz yok, sosyal hayatımız yok ve ne yazık ki sesimizi duyan da bizi anlayan da yok.”
Sendika, bu markette yaşananları şöyle raporlaştırmış:
“Güncel fiyat etiketleri mağazalara geç gönderiliyor. Eski etiketler üzerinden yapılan satışlar üzerine, güncel ve eski fiyat arasındaki fiyat farkı işçilerden alınıyor. İşçiler şubelerinde genellikle kasanın, klimanın ya da dondurucuların bozuk olduğunu ve kendilerinin tamir etmesinin beklendiğini anlatıyor. Şubesi değişen işçinin tüm izin hakları sıfırlanıyor. Biriken izinlerin gaspı, mağaza değişikliği ile gerçekleştiriliyor.”
Kimi videoyla, kimi bir fotoğraf karesiyle, kimi mesaj görüntüsüyle kanıtlanmış olaylardan bazıları böyle…
AKP HER ŞEYİN FARKINDA
Bunların hükümet farkında değil mi sanıyorsunuz? Elbette farkında.
Zabıta göndermeye gerek yok. Sendika açıklamasında detayı var:
“Çalışma Bakanlığı’nın arşivlerinde bizzat işçilerin imzası ile binlerce şikâyet kaydı bulunuyor. 12 saatlik çalışma, fazla mesailerin ödenmemesi, bir suç olarak zincir marketlerde patronlar tarafından sürdürülüyor. Tüm yetkili kurumlar bu düzenden haberdar.”
Yıllardır en ücra yerlere giren bu marketleri, bizzat hükümet destekledi. Sahipleriyle de bir suskunluk anlaşması yaptı. Zincir marketler, fiyatları aşağı çekerken “maliyet” olarak gördüğü işçileri de öğütüyordu. Ne yasalara, ne insan haklarına, ne ahlaka, ne dine-imana uyan bu koşullara, AKP iktidarı yıllarca göz yumdu. Hükümetin kötü politikalarıyla fiyatlar yükselince, marketler günah keçisi ilan edildi. Yine de dişlilerin arasında ezilen işçilerin hali, domatesin ya da pirincin fiyatı kadar konuşulmadı.
Elinizde sepet ya da araba, rafların arasında dolaşıyorsunuz. Gözünüz indirim peşinde. Unutmayın, bu kara düzende insan hayatından ucuzu yok, daha ucuzu yok!