Gazetemiz yazarı Barış Pehlivan, “Arka Bahçe” adlı köşesinde “Çocuğunuzu ele geçirme kanunu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Pehlivan bugünkü …
Gazetemiz yazarı Barış Pehlivan, “Arka Bahçe” adlı köşesinde “Çocuğunuzu ele geçirme kanunu” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Pehlivan bugünkü yazısında, Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerine AKP’nin Meclis’e gelen teklifine dikkat çekti. AKP’nin teklifinde, “Öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilirler” ifadesinin kanundan çıkarılmak istendiğini belirten Pehlivan, “Bu da şu demek oluyor: Öğretmenleri başka kurumlar seçecek! Nurcu ve Nakşi tarikat vakıflarıyla, TÜRGEV ve ENSAR gibi kurumlarla sürekli protokol imzalayan MEB, okuldaki öğretmenin seçimini de onların eline bırakmaz mı” diye sordu.
Pehlivan yazısının devamında, “Hani ‘Tarikatlar kapatılmasın, denetlensin’diyenler var ya… Biri de çıkıp bu yeni kanunla devletin eğitimi denetlemekten vazgeçtiğini görmüyor” diye belirtti.
Öte yandan gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu ise Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Yardımcısı Ahmet Emre Bilgili’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla görevden alınmasının ve yerine Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz’ın, Bilal Erdoğan’ın doğrudan tanıdığı, bildiği, desteklediği bir isim olduğu ifade etmişti.
Pehlivan’ın yazısı şöyle:
Sabah okula girerken duvarda, 24 Kasım’da sosyal medyada, tarih kitabında 1924’te görürüz: “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”
Atatürk öğretmenlere seslenişini şöyle bitirir:
“Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Ağzından duyduk, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “dindar ve kindar nesil” ister.
Cumhuriyetin istediğinin arasından bir asır geçti. Cumhurbaşkanı’nın istediği nesli yaratmak için ise şimdi bir adım daha atıldı.
Yasalaşma yolundaki Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndan bahsediyorum.
CHP TBMM Grubu Eğitim Danışmanı Ali Taştan’ın kanuna dair raporunu okuyorum. Bir uyarısı dikkatimi çekiyor. Yazmalıyım.
Mevcut kanun şöyle diyor:
“Öğretmenler, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından ve bunlara denkliği kabul edilen yurtdışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından, Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilirler.”
Üzerinde durulmadı hiç. AKP’nin Meclis’e gelen teklifinde, maddedeki “Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilirler” ifadesi kanundan çıkarılıyor.
Bu da şu demek oluyor:
Öğretmenleri başka kurumlar seçecek!
Açayım… Ve bir soruyla devam edeyim:
Acaba öğretmenlerin oturduğu mülakat masasında MEB personeli olmayacaksa kim olacak?
Hatırlayın, askeri öğrenci alım komisyonlarında SADAT bağlantılı bir ismin dahi görev yaptığı ortaya çıkmıştı.
O halde şu ihtimal yok mu:
Nurcu ve Nakşi tarikat vakıflarıyla, TÜRGEV ve ENSAR gibi kurumlarla sürekli protokol imzalayan MEB, okuldaki öğretmenin seçimini de onların eline bırakmaz mı?
Yani büyük bir sürpriz olmazsa yasalaşacak bu kanun maddesiyle, yeni öğretmenler tam da hayaldeki gibi “dindar ve kindar nesil yetiştireceklerden” mi seçilecek?
Misal, Diyanet İşleri Başkanlığı da bu yeni süreçte nasıl bir rol üstlenecek?
Hatta ve hatta… Diyanet’in “4-6 yaş grubu Kuran kurslarının okulöncesi zorunlu eğitimden sayılmasına yönelik MEB ile toplantı gerçekleştirilecektir” hedefi için yeni kanunla yol temizliği mi yapılıyor?
Maalesef bu sorulara hayır, diyemiyorum.
DEVLET, EĞİTİMİ TARİKATLARA TESLİM EDECEK
Yeter mi?
AKP’ye göre yetmez.
1973’te kabul edilen Milli Eğitim Temel Kanunu’nun, yani mevcut yasanın 43. maddesinde şöyle yazıyor:
“Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.”
Bakın… Bundan 98 yıl önce kabul edilen devrim kanunlarından Tevhid-i Tedrisat sayesinde eğitim tek çatı altında toplandı. Tekke ve zaviyelerin yasaklanmasının altyapısı da bu kanundu.
Yine dikkatleri çekmedi. İşte Tevhid-i Tedrisat’ın da gereği olan mevcut maddedeki “devlet” kelimesi, AKP’nin isteğiyle şimdi kanundan çıkarılıyor. Yani şu demek oluyor:
“Öğretmenin görev yaptığı her ‘eğitim’ kurumu illa da devletin denetiminde olmak zorunda değil!”
Hani “Tarikatlar kapatılmasın, denetlensin” diyenler var ya…
Biri de çıkıp bu yeni kanunla devletin eğitimi denetlemekten vazgeçtiğini görmüyor.
Hatta dini yapılanmaların daha da yasallaştığı fark edilmiyor: Bir tarikatın kendi eğitim sistemini yaratıp kendi “medreselerinde” çocukları teslim almasının önü açılıyor.
Denecek ve yazılacak çok şey var.
Çocukları ele geçirmek istiyorlar.