10 Ekim 2016’da çıkarılan yasayla “ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına” yönelik yasaya, belirli tür ve ağırlıktaki suçlardan hükümlü ve …
10 Ekim 2016’da çıkarılan yasayla “ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına” yönelik yasaya, belirli tür ve ağırlıktaki suçlardan hükümlü ve tutuklu olanların ceza infaz kurumu dışına çıkışlarının kısıtlanabileceği haller ve usulüne ilişkin madde eklenmiş ve kısıtlama konusunda cumhuriyet başsavcılıklarına yetki verilmişti. CHP, başsavcılığa yetki verilmesini, “güvence altına alınan eğitim hakkının engellendiği, kısıtlamanın ölçüsüz ve keyfi uygulamalara yol açabileceği” gerekçesiyle AYM’ye taşımıştı. AYM, düzenlemeyi altı üyeye karşı dokuz üyenin oyçokluğuyla iptal etti. Karara muhalif kalanlar arasında, AYM üyeliğine atanması tartışmalı olan İrfan Fidan da bulunuyor.
Hukuk devletinin temel unsurlarından birinin belirlilik ilkesi olduğunun ve bu ilkeye göre “yasal düzenlemelerin, kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı da koruyucu önlem içermesi gerektiğinin” vurgulandığı kararda, “Verilen yetkinin kapsamı bakımından bir belirleme yapılmamıştır.
YÜKÜMLÜLÜKLE BAĞDAŞMAZ
Kuralın, bütün kurum dışına çıkma hallerini kapsayacak biçimde de anlaşılabileceği görülmektedir” denildi.
Devletin, bireyleri, yaşam hakkıyla maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında “koruma yükümlülüğü altında olduğuna” işaret edilen kararda, kısıtlama yetkisinin bu yükümlülükle bağdaşmayacağı kaydedildi. Ayrıca maddedeki belirsizlik nedeniyle mahkemelerin kurum dışına çıkma emri vermesine karşın başsavcılığın kısıtlaması durumunda “idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu yönündeki anayasa maddesinin ihlal edilmiş olacağı” aktarıldı. Karar, dokuz ay sonra yürürlüğe girecek.
MÜMKÜN DEĞİL
Karara muhalif kalan altı üye ise ortak bir karşı oy gerekçesi yazdı. “Düzenlemenin, eğitim ve öğretim faaliyetleri nedeniyle kurum dışına çıkma hallerine mahsus olmak üzere getirildiği anlaşılıyor” denilen gerekçede, “Bu bağlamda çoğunluğun dile getirdiği gibi söz konusu yetkinin belirsiz süreyle kullanılması mümkün değil” denildi.
Şirketlere yönelik uygulanan elkoyma tedbiri kapsamında mal varlığı ve mal varlığı değerlerinin idaresi için kayyum atanabileceğini düzenleyen maddenin iptal edilmesi istemi de oybirliğiyle reddedildi. Düzenlemenin kamu yararına yönelik meşru bir amacı olduğunun belirtildiği kararda, “Mal varlığı yönetiminin kayyıma geçmesiyle şüpheli veya sanık lehine sonuçlar doğması da muhtemeldir. Kural uyarınca kayyum atanması suretiyle mal varlığı değerleri yönetilerek nemalandırılmış veya en azından değeri korunmuş olacaktır” denildi.