ABD, İngiltere ve Avustralya’nın kurduğu, taraf ülkelerin adlarının baş harfleriyle tanımlanan AUKUS Anlaşması sadece Asya-Pasifik’te değil …
ABD, İngiltere ve Avustralya’nın kurduğu, taraf ülkelerin adlarının baş harfleriyle tanımlanan AUKUS Anlaşması sadece Asya-Pasifik’te değil, hemen hemen her tartışmalı bölgede gerilimi yükseltecek bir anlam taşıyor. Çünkü artık, ABD’nin başlattığı bir ABD-Çin Soğuk Savaşı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu “savaş” sadece Asya-Pasifikle sınırlı kalmayacak. İki ülkenin karşı karşıya geldiği her konuda buna benzer ittifaklar oluşacak gibi bundan böyle. AUKUS bunun ilk adımı aslında.
Üç ülke anlaşmayı “nükleer denizaltılarda kullanılan teknolojinin paylaşılmasını da içeren bir savunma anlaşması” olarak açıklıyor. Görünen o ki amaç mümkün olan en kısa sürede Avustralya’nın nükleer denizaltıya sahip olması. Çünkü anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında nükleer denizaltısı olmayan tek ülke o. Durumu hayli garipleştiren şu: Yakın zamana kadar Çin’in en büyük ticaret ortağı olan, bu nedenle de Çin karşıtı ABD stratejilerine hayli mesafeli duran bir ülkeydi Avustralya. Hatta George W. Bush döneminde yine ABD, Japonya ile Hindistan’ın da katılımıyla Çin’e karşı oluşturulmak istenen “dörtlü” içinde olmamıştı. Dönemin Avustralya Başbakanı Kevin Rudd, bu oluşuma karşı durmuştu. Ama şimdi ne değiştiyse Avustralya hayli tartışmalı, Çin’in dostu olmayan kimi ülkelerce bile sorunlu kabul edilen AUKUS içinde yer aldı.
Sonu başından belli olan şu: Avustralya ciddi anlamda kaybeden taraf olacak. Öncelikle dizel/elektrikle çalışan eski filosunun yerine nükleer denizaltı yapımı konusunda anlaştığı Fransa ile ilişkileri ciddi olarak bozuldu. Avustralya’nın AUKUS’da yer alması askeri değil stratejik bir karar, çok belli ki. Artık tamamen ABD yörüngesine giriyor.
ZAYIFLAYAN ABD
ABD’nin, kalması için hiçbir gerekçesinin bulunmadığı Afganistan’dan çekilmesi “siyasi açıdan” elbette yenilgidir. Bu anlaşmanın ABD’nin “zayıfladığı” bir anda gündeme getirilmesi dikkat çekicidir bu nedenle. Aynı zamanda daha önce ABD’nin sıkça dile getirdiği gibi “Çin’ e odaklanma”nın da bir sonucu. Buradan bakınca Afganistan’dan çekilmenin yenilgiyle ya da zaferle ilgisi olmadığı anlaşılabilir. ABD için odaklanılması gereken hedef Çin. İngiltere’nin tutumu ise her ne kadar “küresel Britanya” hedefi peşinde koşsa da bu koşuya uygun düşmeyecek bir “esnaf” tutumu aslında. Onun derdi nükleer reaktör üretiminde pazar kazanmak. Avustralya da iyi bir pazar kuşkusuz.
Reaktör teknolojisi hem çok değerli hem de gizlidir. Çünkü reaktörler için kullanılan uranyum yüzde 95 oranında zenginleştirilmek zorunda. Pahalı iş. ABD ile İngiltere ilk olarak 1958’de yürürlüğe giren dünyanın en kapsamlı nükleer paylaşım anlaşması olan Karşılıklı Savunma Anlaşması şartları altında bu konuda işbirliği yapıyor. Her on yılda bir yenilenir bu anlaşma. En son 2014’te reaktör teknolojisi üzerinde daha fazla işbirliği adımları atıldı. Avustralyalılar reaktörleri kendileri inşa edecek olsalardı, ABD teknolojisine, uzmanlığına, ABD ile kendilerine ait bir nükleer paylaşım anlaşmasına ihtiyaçları olacaktı. Bu yüzden en basit çözüm onları satın almak olacaktır. Satın alacakları en uygun ülke de İngiltere. Ayrıca İngiltere’nin bu anlaşmaya katılımı Çin’e yönelik ikinci provokasyonudur. İlki biliyorsunuz Güney Çin Denizi’ne uçak gemileri yollamasıydı.
TEPKİLER VAR
Dünyanın gözünün içine baka baka bu anlaşmanın Hint-Pasifik’te istikrarı özendireceğini söylemeleri gerçekten anlaşılır gibi değil. Anlaşma duyurulur duyulmaz Çin’in dışında, Çin karşıtı ittifakla ticari, siyasi yakınlığı olan ülkelerden de itirazlar yükseldi. Yani bırakın istikrarı özendirmeyi, mevcut “istikrarı” bile sarsan bir etki yarattı AUKUS. Oysa başta iklim konuları olmak üzere Çin’le anlaşmanın, işbirliği yapmanın tam zamanı. Ama bunun yerine Çin’e karşı kışkırtıcı tutumlar alınmaya devam ediyor.
Avustralya ister dışarıdan alsın ister kendisi inşa etsin kuracağı nükleer reaktörler için gerekli olan yüksek oranda zenginleştirmiş uranyumu nasıl sağlayacak? Bunu zaman gösterecek ama bu AUKUS aslında istikrarı, nükleeri olmayan Avustralya’ya zenginleştirilmiş uranyum satma planları yaparak bozuyor.