Atatürkçü Düşünce Derneği, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında “Cumhuriyetimiz 98 yaşında!” konulu bir mesaj yayımladı. Dernek, “Kemalizm’in …
Atatürkçü Düşünce Derneği, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında “Cumhuriyetimiz 98 yaşında!” konulu bir mesaj yayımladı. Dernek, “Kemalizm’in parlak ışığı yeniden yurt semalarını aydınlatacak, Cumhuriyet kuruluş ayarlarına ve hedeflerine mutlaka yönelecektir.
100. yıla bu kararlılıkla yürüyor, başaracağımıza yürekten inanıyor, milletimize güveniyoruz” ifadelerini kullandı.
ADD’nin yayımlandığı mesaj şöyle:
CUMHURİYETİMİZ 98 YAŞINDA!
Atatürk 10. Yıl Nutkunu
“Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene !” diye bitirmişti.
O’nun bu temennisine karşın, Cumhuriyetimiz 100. yılına giderken büyük sorunlarla boğuşmaktadır.
Gazi, Cumhuriyetin ilanından 36 gün sonra “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava kazanılmış da değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” derken önümüze yaşamsal ve kutsal bir görev koymuştur. Nitekim 15 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında 6 gün boyunca okuduğu NUTUK’u GENÇLİĞE HİTABE ile bitirirken bu görevi Türk Gençliği’ ne ve “Ey Türk istikbalinin evladı” seslenişi ile de her dönemin Türk Ulusu’na vermiştir.
15 Mayıs 1919 günü İzmir rıhtımında gazeteci Hasan Tahsin’in şehadeti ile başlayan bu kutsal görev uğruna, Kocatepe Kurtkaya şehitliğinde yatan Yüzbaşı Agâh Efendi’den Albay Reşat Çiğiltepe’ye, Teğmen Yıldırım Kemal’den Menemen’de şeriatçı yobazların canavarca katlettiği Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’a, Prof. Cavit Orhan Tütengil’den Prof. Dr. Bedri Karafakıoğlu’na, Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’dan kurucu üyemiz Doç. Dr. Bahriye Üçok’a, Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu’dan Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’ ya kadar binlerce bağımsızlık ve devrim şehidimiz kanını katmıştır Cumhuriyet harcına.
CUMHURİYETİMİZ ÖNCE KURULMUŞ, SONRA İLAN EDİLMİŞTİR!
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’ da Samsun’dan başlattığı BAĞIMSIZLIK YÜRÜYÜŞÜNÜ, yaptığı yüzlerce görüşmenin ardından topladığı kongrelerle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla demokratik şekilde örgütleyip meşrulaştırmış ve 23 Nisan 1920’ de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni açarak kurumlaştırmıştır. Vatanın dört bir yanı işgal altında olmasına karşın meclis (Milli irade) örgütlenmesini ordu örgütlenmesinden önde tutmuştur. Meclisle Milli Ordu’yu kurmuş, Milli Ordu ile kurtuluşu ve bağımsızlığı, İrfan Ordusu ile de kuruluşu ve devrimleri gerçekleştirmiştir.
Daha Amasya Tamimi’nde, Sivas Kongresi kararlarında – koşullar gereği üstü örtülü olarak – ifade edilmiş olan Cumhuriyetin nüvesi, 1921 Anayasasının ilk 3 maddesinde de şöyle belirmiştir:
MADDE 1 – Hakimiyet bilâkaydü şart milletindir. İdare usulü; halkın, mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.
MADDE 2 – İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.
MADDE 3 – Türkiye Devleti, Büyük Milleti Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti” unvanını taşır.
Bu hükümler bir cumhuriyet yönetiminin temel özelliklerini yansıtmaktadır. Sadece yönetim biçiminin adı konmamıştır.
İşte bu nedenle Mustafa Kemal Paşa 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya’ da “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i İLAN EDECEĞİZ” demiş, “KURACAĞIZ” dememiştir.
İKİNCİ ORDU, İRFAN ORDUSU!
Atatürk, Büyük Millet Meclisinin açılışından hemen sonra düzenli ordu kurma çalışmalarıyla eş zamanlı olarak “İkinci Ordu” adını verdiği öğretmenleri, yani İrfan Ordusunu örgütlemiştir. 6 Mayıs 1920 günü Maarif Vekaleti kurulmuş, 25 Kasım 1920 de öğretmen ve öğrencilerin askerlik yükümlülükleri ertelenmiş, 15 Temmuz 1921 de, savaşın en çetin döneminde, Ordumuzun Eskişehir-Kütahya hattından Sakarya hattına çekildiği o endişeli günlerde Ankara’da ilk Maarif Kongresi toplanmış, kongreyi cepheden gelerek açan Mustafa Kemal Paşa öğretmenlere KEMALİST DEVRİM’ in hedeflerini göstermiştir.
TBMM ORDUSU işgalci emperyalistlerle savaşırken, İRFAN ORDUSU da cehalet karanlığıyla savaşa girişmiştir.
Cumhuriyetimiz, bu iki ordumuzun haklı, namuslu ve kararlı savaşının kutlu sonucudur.
1928 de yazılan Harbiye Marşındaki “Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti ” sözü bu iki ordu gerçeğini ifade etmektedir. Devrimler böyle başarılmış, tarihte benzeri görülmemiş kalkınma hamlesi ile yıkılmış bir imparatorluğun enkazından bağımsız, çağdaş, güvenli bir ülke ve 12 milyonluk harap ve bitap düşmüş bir halktan hayatı KADIN – ERKEK birlikte omuzlayan, gururlu, başı dik bir ulus böyle yaratılmıştır.
CUMHURİYET KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR!
Atatürk yönetiminde Türkiye kısa sürede hayatın her alanında Bütünsel Kalkınma yöntemi ile sanayi tesislerini kurmuş, köylüsünü efendi yaparak ayağa kaldırmış, kadınını özgürleştirmiş, bayındırlıkta, sağlıkta, eğitimde, sporda, kültür ve sanatta yaptığı atılımlarla örnek alınan bir ülke olmuştur.
Kemalist Cumhuriyet, kurulduktan sadece 3 yıl sonra uçak üreten ve ihraç eden bir ülke olmayı başarmıştır. Kendi ürettiği aşılarla milyonları salgın hastalıkların pençesinden kurtarmış, şekerden kâğıda, demir çelikten petrokimyaya, silahtan tekstile, tohumdan gübreye, camdan ilaca, madenden enerjiye bütün sanayi alanlarında üretim rekorları kırmış, 4 denge kuramı ve karma ekonomi ile 15 yılda yüzde 115 büyüme sağlamış, parasının değerini hep korumuş, işsizlik nedir bilmemiş, eğitimde fırsat eşitliğinden ödün vermemiş, çocuklarını dünya çocukları ile yarışabilecekleri bilimsel eğitimle yetiştirmiş, kadın erkek yarınlarına güvenle bakan bir toplum yaratmış, kelimenin tam anlamıyla KİMSESİZLERİN KİMSESİ olmuştur.
UMUTSUZ DURUM YOKTUR, UMUTSUZ İNSANLAR VARDIR, BİZ HİÇ BİR ZAMAN UMUDUMUZU YİTİRMEYECEĞİZ!
Ancak ilerleyen yıllarda Aydınlanma Devriminin ateşi küllenmiş, Cumhuriyetin kuruluş dönemindeki heyecan ve özgüven kaybolmuş, eğitim laik bilimsel temelden koparılmış, 1950 ve özellikle 12 Eylül 1980 sonrası ulusumuz Cumhuriyet kazanımlarını büyük ölçüde yitirmiştir.
İçinde bulunduğumuz karanlık tabloyu yineleyerek umut kırmak yerine; ulusça kendimize güvenerek, birlik olarak, Laik Cumhuriyetimizi yeniden kazanmak için harekete geçme vaktidir şimdi.
İrfan Ordusunun önemli bir ögesi olan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin varlık nedeni budur.
Kemalizm’in parlak ışığı yeniden yurt semalarını aydınlatacak, Cumhuriyet kuruluş ayarlarına ve hedeflerine mutlaka yönelecektir.
100. yıla bu kararlılıkla yürüyor, başaracağımıza yürekten inanıyor, milletimize güveniyoruz.