Kimileri seçim yapmadan önce en ince ayrıntısına dek araştırıyor hatta kimi zaman bunda aşırıya kaçtığı da oluyor. Öte yandan, üzerinde hiç …
Kimileri seçim yapmadan önce en ince ayrıntısına dek araştırıyor hatta kimi zaman bunda aşırıya kaçtığı da oluyor. Öte yandan, üzerinde hiç düşünmeden alelacele görüş belirten insanlar da var. Ruhbilimde bilişsel önyargı adıyla bilinen bu düşünme biçimi, belli bir zihinsel yanlışa yatkınlık olarak tanımlanıyor.
Illinois Üniversitesi’nden Carmen Sanchez ile Michigan Üniversitesi’nden David Dunning tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları ilginç: Üzerinde düşünmeden yargıya varmak, genelde hata yapmaya yatkın daha geniş kapsamlı davranış ve düşünce örüntülerinin yalnızca bir parçası.
Akıl yürütme sürecinde düşünmeden yargıya varma eğiliminde olan kişiler ağır bedeller ödemek durumunda kalabiliyor
600’ü aşkın kişinin katıldığı araştırmada, bu tür önyargılı davranışlar şizofrenlerde çok daha yaygın olduğundan, şizofrenlerle ilgili çalışmalarda uygulanan bir düşünme oyunundan yararlanıldı.
Bu oyunda oyuncular iki gölde de balık tutan bir kişiyle konuşturuluyor. Göllerin birinde balıkların çoğu kırmızı iken, ötekinde griler çoğunlukta. Balıkçı balıkları birer birer tutar ve ancak oyuncular balıkların hangi gölden tutulduğunu söyleyebildiklerinde avlanmaya son verir. Bu süreçte kimi oyuncuların karar vermeden önce çok sayıda balık görmeleri gerekirken, alelacele karar verenler için bir iki balık görmenin yeterli olduğu görüldü.
ACELECİLER İÇİN UMUT VAR
KOMPLO TEORİLERİNE YATKINLAR
Kumar oyununda da, şipşak karar verenlerin, kazanma olasılıkları daha yüksek olan iddialara girmek yerine kazanma olasılığı daha düşük seçeneklere “atlama” eğiliminde oldukları görüldü. Olaylara “atlama” eğiliminde olanlar aynı zamanda aşırı bir özgüven duygusuna da sahiptiler.
Acele karar verenlerle vermeyenler arasındaki düşünce farklılıklarının sözel sınavlarla ölçülen zekâ düzeyi ve kişilik farklılıkları hesaba katıldığında da geçerli olup olmadığını anlamaya çalışan araştırmacılar, farklılığın yalnızca verilen görevlerin alelacele yerine getirilmesinden kaynaklanmadığını gördüler.
SİSTEM EKSİKLİĞİNDEN
Peki, bu düşüncesizce ortaya atılmanın ardında yatan ne?
Ruhbilimciler genelde iki düşünme türü olduğunu öne sürüyorlar: Sistem 1 olarak adlandırılan ilki bir anda, kendiliğinden ve çaba harcamadan akla gelen düşünceleri yansıtırken, Sistem 2, çözümleyici, özenli ve ölçüp biçilerek yapılan bilinçli ve çaba gerektiren akıl yürütme biçimini içeriyor.
Çeşitli deneylerle katılımcıların tepkilerini ne denli ölçüp biçerek verdiklerini belirleyen araştırmacılar, hem acele karar verenlerin hem de enine boyuna düşünenlerin otomatik Sistem 1 düşüncelerinden eşit oranda etkilendiklerine, ancak acelecilerin sistem 2’den ötekiler kadar etkilenmediklerine tanık oldular.
Düşünmeden verilen tepkiler sonucunda oluşan zihinsel kirlenmelerin ve öteki önyargıların düzeltilmesine yardımcı olan Sistem 2’dir. İnsanların sorunlu inançları ve hatalı akıl yürütmeleri genelde bu sistemin eksikliğiyle ilintilidir.
Neyse ki, aceleciler için bir umut var. Araştırmacılar bu kişilerin önyargılarını hedef alan ve özellikle de şizofreni araştırmalarında sıklıkla uygulanan biliş ötesi öğrenme türünde (metabilişsel) eğitimlerin onların biraz daha enine boyuna düşünerek tepki vermelerine yardımcı olabileceğini belirtiyorlar.