Ahmet anlatıyor: “Çocukken Adana’ya pamuk toplamaya gelirdik. Kozalar o zaman bu kadar güzel gözükmüyordu, zorlanıyorduk kardeşlerimle, yardım …
Ahmet anlatıyor: “Çocukken Adana’ya pamuk toplamaya gelirdik. Kozalar o zaman bu kadar güzel gözükmüyordu, zorlanıyorduk kardeşlerimle, yardım ediyorduk birbirimize. Daha sonra babam şoförlük yapmaya başladı ve biz artık Adana’ya gelmez olduk ama yaramazlık yaptığımızda bizi Adana’ya pamuk toplamaya getirmekle korkuturdu.”
Ahmet şimdi de elinde bir koza tutuyor, bu kez Adana’ya aramaya geldiği ve topladığı koza, çok kıymetli, Altın Koza! Ahmet Necdet Çupur, 28. Altın Koza Film Festivali’nde jürinin oybirliğiyle, “kurmacayla belgesel arası bir yöntemle bir kız çocuğunun kendi hayat hakkını, eğitim yapmak istemesini” anlattığı için ödül alıyor! Genç yaşta terk ettiği ve başka ülkelerde çalışarak sürdürdüğü yaşamı, kız kardeşinin kendisinden yardım istemesi üzerine bırakıp köyüne dönerek bu ikna sürecini film yapıyor! İnanılması güç ama böyle: Babayı ve anneyi Zeynep’in evden ayrılıp okumaya gitmeye razı etme sürecinin belgeseli bu! Arada ailenin isteği üzerine görücü usulü komşu kızıyla evlendirilen kardeşi Mahmut’un da bu evliliği bitirmesinin hikâyesi var. Aile buna da karşı çıkıyor ama Mahmut diretiyor. Kırsal bölgede muhafazakâr ve dindar bir ailede 14 yaşında çıraklık adı altında atölyede saatlerce ucuz emek olarak sömürülmesine hoşgörüyle bakılan genç kızın okumak isteği nasıl da duvarlara çarpıyor, bunu gerçek karakterlerin gerçek yaşamları içinde gerçek diyaloglarıyla izliyoruz.
GERÇEK KARAKTERLER
Filmi izledikten sonra gerek Zeynep gerek Mahmut gerek Ahmet’le konuştum. Ahmet ailesinden ayrıldıktan sonra körfez ülkelerinde çalışmış daha sonra inşaat mühendisi olarak eğitimini tamamlamış ama film yapmak istediğini anlayınca Paris’e giderek bu kez de sinema okumuş gerçek bir başarı öyküsü. Belki de onun bu başarı öyküsü kardeşlerini köydeki hayattan başka ufuklara yönlendiren örnek. Mahmut da ailenin karşı çıkmasına rağmen istemediği evliliği bozup Kuveyt’te çalışmaya gidebilmiş. Sıra Zeynep’te; o da üniversite sınavlarına giriyor ve bugün sosyal hizmetler okuyor. Ahmet’in filmi yurtdışında da festivallerde beğenilmiş ve ödüller almış.Açıkçası Türkiye’de de kendileriyle ilgilenilmesini beklerken galiba benden başka onlarla sohbet eden olmadı. Oysa bu çok heyecanlı ve yaptığı işin ne kadar önemli olduğunu bile tam algılayamayan Zeynep’i, filmde göründüğünden çok daha ufak tefek olan Mahmut’u ve sohbet edildiğinde kadın-erkek eşitliği, coğrafyanın kader olmadığı, etnik köken farklılıklarının ötekileştirmesi gibi sorunlara ve felsefi konulara hâkimiyetiyle Ahmet’i de çok sevdim ve beğendim.
Belki de bu yüzden, hayli çokça ödül dağıtılan Altın Koza ödül gecesinde “Yaramaz Çocuklar’a sadece en iyi kurgu ödülü çıkar” gibi olmasına ve en çok ödülün de Nisan Dağ’ın “Bir nefes daha” filmine gitmesine (6 ödül) üzülmüştüm ama en büyük ödülü alarak turnayı gözünden vurdular! Üç kurgucuyla çalışıp onlara da birer ödül almasına gelince o da hak edilmiş bir ödül; üç ay boyunca kamera çalışıyor ve binlerce metre görüntü sonunda 90 dakikalık film oluyor, deli işi! Sonunda ortaya iddialı ve içten bir iş çıkıyor, Yolları açık olsun!