Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SDP), Hristiyan Birlik partilerini (CDU/CSU) az farkla geride bırakarak seçimleri kazandı. Ancak Angela Merkel’den başbakanlık koltuğunu kimin devralacağı belirsizliğini koruyor.
Siyasi güç dengelerini değiştiren seçim sonuçları zorlu ve uzun soluklu koalisyon pazarlıklarına işaret ediyor. Meclis’te oluşan yeni sandalye dağılımı da Yeşiller Partisi ve liberal Hür Demokratlar Partisi’ni (FDP) koalisyon hükümetini kurma sürecinin anahtar partileri haline getiriyor.
Seçimlerle birlikte Merkel sonrası döneme adım atmaya hazırlanan Almanya, sancılı bir başlangıç yapmış oldu.
Seçimlerde aday olmayan ve siyasete veda etmeye hazırlanan Merkel, emeklilik planlarını bir süre daha ertelemek zorunda kalacak gibi görünüyor.
Liderlik mücadelesi
Seçimlerden galip çıkmış olsa da SPD hükümeti tek başına kuracak yeterli oy oranına sahip değil. Üstelik başbakan adayı Maliye Bakanı Olaf Scholz olan SPD, hükümeti kurma iddiasındaki tek parti de değil.
Seçimden ikinci çıkan CDU/CSU pes etmiyor. Merkel’in liderliğinde 16 yıldır iktidarda olan CDU/CSU, seçmenin merkez partilerden oluşan yeni ve istikrarlı bir koalisyon istediğini savunarak, Yeşiller ve FDP ile görüşeceğini söylüyor ve hükümeti kendisi kurmak istiyor.
Ancak CDU/CSU’nun tarihinin en kötü seçim sonucunu almış olması nedeniyle, başbakan adayı Armin Laschet’in bu iddiası kamuoyunda tartışmalı görülüyor.
Siyasi gözlemciler, seçimlerde SPD, Yeşiller ve FDP’nin oy oranlarını arttırdıklarına dikkat çekerken oy kaybetmiş, seçmen desteği gerilemiş CDU/CSU’nun liderliğinde bir koalisyonun, halkın değişim beklentilerine yanıt vermeyeceğine dikkat çekiyor.
Yeni oyun kurucular: Yeşiller ve Hür Demokratlar
İster Scholz ister Laschet olsun, her iki başbakan adayının da hükümeti kurabilmek için hem Yeşiller Partisi hem de Hür Demokrat Parti’yi ikna etmesi gerekiyor.
Seçim sonucunda oluşan parlamento aritmetiği, SPD’nin yalnızca Yeşiller ile ya da yalnızca FDP ile koalisyon kurmasına imkan vermiyor. Aynı durum CDU/CSU için de geçerli.
Bu da hem Yeşilleri hem de FDP’yi koalisyon hükümeti kurma sürecinin belirleyici siyasi aktörleri haline getiriyor.
Her iki parti de, koalisyonun kilidini oluşturan anahtarın ellerinde olduğunun farkında. FDP, daha yakın olduğu CDU/CSU liderliğinde, Yeşiller ise pek çok önceliği örtüşen SDP liderliğindeki bir koalisyon hükümetine daha sıcak bakıyor.
Siyasi parti yönetimleri arasında başkent Berlin’de ilk temaslar başlamış durumda. Taraflar ilk olarak, gayrıresmi temaslarla karşılıklı olarak nabız yokluyor.
Bu süreçte öne çıkan koalisyon senaryoları şöyle:
SPD, Yeşiller ve FDP’nin üçlü koalisyonu
SPD’nin, Yeşiller ve Hür Demokratlarla oluşturacağı üçlü koalisyon seçeneği en çok konuşulan alternatiflerden. Üç partinin renklerini yansıtıyor olması nedeniyle bu koalisyon hükümeti “Trafik Işığı Koalisyonu” olarak adlandırıyor.
SPD ve Yeşillerin geleceğe dair vizyonları, politika hedefleri büyük ölçüde örtüşüyor. Her ikisi de asgari ücreti artırmayı, daha fazla yatırım yapmayı, borçlanma frenini esnetip, kamu borçlanmasını sürdürmeyi, en zenginlerden daha fazla vergi alınmasını savunuyor. Küresel ısınmaya karşı güçlü adımlar atmak isteyen iki parti, takvim konusunda ve detaylarda görüş farklılıklarına sahip. Yeşiller, kömür santrallerinin bir an önce kapatılmasını istiyor. Scholz, Yeşillerin aksine kömüre 2038 yılından önce veda edilmesine sıcak bakmıyor.
Ancak liberal FDP’nin kimi politikaları, SPD ve Yeşillerle ters düşüyor. Servet vergisine itiraz eden liberaller, siyasetin yüksek vergilerle “sola kayışına” izin vermeyeceklerini söylüyor, asgari ücretin hükümet tarafından değil piyasa tarafından belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Yeşiller ile FDP arasında iklim ve çevre politikaları alanında kısa vadede alınması gereken tedbirler konusunda da büyük farklılıklar bulunuyor.
Ancak siyasi kulislerde maliye bakanlığı gibi kilit bir bakanlığın kendisine verilmesi halinde FDP’nin de bazı pozisyonlarını yumuşatabileceği belirtiliyor. Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’da federal kabinenin en önemli bakanlıklarından birini maliye bakanlığı oluşturuyor.
Ancak taraflar koalisyon programında anlaşsa bile, süreçte hükümet içerisinde krizler yaşanabileceği değerlendirmesi yapılıyor.
CDU/CSU, Yeşiller ve FDP’nin üçlü koalisyonu
Partilerin renkleri nedeniyle bu koalisyon hükümeti “Jamaika Koalisyonu” olarak adlandırılıyor.
Liberaller, ekonomi politikaları nedeniyle CDU/CSU liderliğindeki koalisyon hükümetine daha sıcak bakıyorlar. Bu nedenle Laschet’in FDP’yi ikna etmesi daha kolay gözüküyor.
Yeşiller Partisi’nin iklim koruma konusundaki iddialı hedefleri, ekonomi politikaları ve vergi konusundaki talepleri ise CDU/CSU’yu zorlayabilecek başlıklar olarak görülüyor. Bununla birlikte CDU/CSU’nun iktidarda kalabilmek için Yeşiller’e daha fazla ödün verme eğiliminde olabileceği yorumları yapılıyor.
Ancak Yeşiller büyük ödünler koparsa bile, hükümetin işbaşı yapmasının ardından, taraflar arasında ekonomi, iklim, mali ve sosyal politikalar alanında gerilimler yaşaması kaçınılmaz olarak görülüyor.
Yeşillerin, 2035 yılına gelindiğinde enerjinin yüzde yüzünü yenilenebilir enerjiden elde etme hedefi, tarafların uzlaşma sağlaması güç konular arasında yer alıyor.
2017 seçimlerinden sonra CDU/CSU, Yeşiller ve FDP arasında üçlü koalisyon hükümetinin kurulması için aylar süren yoğun pazarlıklar yürütülmüştü. Ancak görüşmeler FDP’nin çekilmesiyle çökmüş, liberaller ağır eleştirilere hedef olmuştu. Bunun ardından CDU/CSU yeni hükümeti, SPD ile kurmuştu. Siyasi gözlemciler FDP’nin bu sefer elinin güçlü olduğunu, bununla birlikte iktidarda olma fırsatını kaçırmak istemediğini belirtiliyorlar.
Büyük koalisyon
SPD’nin CDU/CSU ile yeniden bir “Büyük Koalisyon” hükümeti kurması mümkün, zira her iki partinin meclisteki sandalye sayıları çoğunluk için yeterli. Ancak iki parti de en azından şimdilik bu senaryoya sıcak bakmıyor.
SPD’nin başbakan adayı Scholz, halkın değişim beklentisine dikkat çekerek yeni bir siyasi başlangıç yapılması gerektiğini savunuyor. Scholz’a göre, seçimde CDU/CSU’nun ciddi oy kaybetmesi, buna karşın SPD, Yeşiller ve FDP’nin oy oranlarını artırması, seçmenin SPD liderliğinde bir üçlü koalisyon kurulmasını istediği anlamına geliyor.
Laschet’e göre ise Almanya’nın ihtiyacı olan, merkezdeki demokratik partilerin, istikrarlı bir koalisyon hükümeti kurması.
Jamaika Koalisyonu’na öncelik veren Laschet, FDP lideri Chrstian Lindner ile ilk görüşmesini yaptı bile. CDU kaynakları Yeşiller’in başbakan adayı Annalena Baerbock ile de görüşme planlandığını açıkladı.
Şu an için hem SPD hem de CDU/CSU büyük koalisyona soğuk bakıyor. Ancak 2017’deki durumun tekrarlanması halinde, diğer partilerle koalisyon müzakerelerinin başarısız olması durumunda, iki büyük parti tekrar müzakere masasına oturmak zorunda kalabilir.
İzmit'de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika Genel olarak erkeklerin diğer deyişle, Hepimizin hayatı kendine göre…
Galatasaray'ın deplasmanda Barcelona'yla 0-0 berabere kaldığı maçta ilginç bir istatistik ortaya çıktı.Kalesini gole kapatan Galatasaray,…
UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Galatasaray, müsabakayı 0-0 berabere tamamlayarak…
Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında Türk Telekom'un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil…
UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) imzacısı olan…
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı CNN International canlı yayınında Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk…
Gezinme deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanıyoruz.