“Biz kuryeler olmasak, Yemeksepeti bir hiçtir…” İstanbul Levent’te ofis çalışanları ‘mutlu olsun” diye 6 milyon dolar harcanan ve uzay üssünü …
“Biz kuryeler olmasak, Yemeksepeti bir hiçtir…”
İstanbul Levent’te ofis çalışanları ‘mutlu olsun” diye 6 milyon dolar harcanan ve uzay üssünü andıran Yemeksepeti Park’ın önündeyiz. Plazanın içinde çalışanlar mutlu mudur bilinmez ama seslerini yağmura soğuğa rağmen yedi gündür binanın dışında duyurmaya çalışan işçiler çok mutsuz, çok öfkeli.
Trendyol’la başlayıp, orada sonunda anlaşmayla biten “kurye isyanı”nın yeni adresi Yemeksepeti.
Türkiye’nin ilk “garaj çocuklarından” Nevzat Aydın’ın 2001’de kurduğu girişim, 2015’te 589 milyon dolara Almanya merkezli Delivery Hero’ya satılmıştı. Şirketin bugün 9 bin çalışanı var. Pandemi döneminde büyüme hızı artan şirketin çalışanlarını da sokağa döken, bu büyümeden pay alamamaları oldu.
Motosikletleri ve artık mücadelenin rengi diye tanımlanan “pembe üniformalarıyla” merkez önüne gelen işçiler, eylemin yedinci gününde hiçbir yanıt vermeyen, “camdan bile bakmayan” işverene sloganlarla haykırdı.
İşverenin kendilerine, devletin yaptığı asgari ücreti zam olarak sunduğunu söyleyen işçiler, zam yağmuruna karşı 4 bin 250 lirayla geçinmenin imkânsız olduğunu vurguluyor. İşverenin kendilerini “esnaf kurye sistemine” zorladığını, sendikalaşmanın önüne engel çıkardığını, haklarını aradıkları için de işten atılmakla tehdit edildiklerini anlatıyorlar. İstekleri ise 5 bin 500 TL maaş, mantıklı bir prim ve çalışma sistemi…
VİCDAN YOK MU?
Motosikletiyle ağır koşullar altında yemek servisi yapan Uzay Kunt, bu işçilerden biri. 46 yaşında. Biri kreşe biri dersaneye giden iki çocuğu var. Yemeksepeti’nde üç yıl önce motosikletli kurye olarak çalışmaya başlamış. Verilen maaş zammıyla açlık sınırını bile yakalayamaz hale gelince itirazını haykırmaya başlamış. Girişteki cümle de ona ait. “Tek kişi bile kalsam, haklarımı almadan bu kapıdan ayrılmayacağım” diyor ve ekliyor:
“Yağmur, çamur, kar, soğuk demeden çalışan insanların primleri kesildi. Kuryelere bir saatte dört paket teslimi dayatıldı. Mesailer kesildi. Plazalarda koltuklarından izliyorlar. İnsanın vicdanı olur! Bu çocuklar üç gündür bu yağmur altında ıslanıyor. Bu çocuklara bir cevap verin, zam yapacağım ya da yapmayacağım, bir şey söyleyin!”
Eylemde 25-35 yaş arası bir grup işçiyle sohbet ediyorum. Yaklaşık üç yıldır Yemeksepeti’nde kurye olarak çalışıyorlar. Bu mesleği seçme nedenlerini de “İşsizlik var, iş bulamadık, ayrıca son maaş zammı öncesinde asgari ücretle çalışmaya göre biraz daha fazla kazanabiliyorduk” diye açıklıyorlar. İçlerinde atanamayan öğretmenlerin, subaylıktan istifa edenlerin, üniversite mezunları ve doktorların olduğunu anlatıyorlar. Çıkan ortak cümleler şunlar:
“Canımızı ortaya koyuyoruz, kaportamız vücudumuz. En ufak düşmede elimiz kolumuz kırılıyor. Hayatını kaybeden arkadaşlarımız var. Haklarımızı istiyoruz, insanlar açlık sınırında yaşıyor. Yönetenler de 4 bin 250 TL ile kimsenin geçinemeyeceğini biliyor. Bizi “esnaf kurye” yapıp sigortasızlığa ve güvencesizliğe itmeye çalışıyorlar. Ancak o koltuklardan inecek, bizi de görecekler.”
Elektrik, doğalgaz, market faturaları, kira artışları, çalışanı sokakla daha çok buluşturacak sanki! Ve kurye direnişleri dipten gelen dalga gibi…
Fotoğraf: Vedat Arık