Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın “Türkiye’nin büyük sorunları var. Hükümetin büyük sorunları örtmek için getirdiği …
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın “Türkiye’nin büyük sorunları var. Hükümetin büyük sorunları örtmek için getirdiği olaylardan biri” sözlerini köşesine taşıyarak, “Bu yorumu ben yapsam, CHP’li, HDP, TKP’li biri yapsa, ‘Siz ne anlarsınız Ayasofya’da namazın öneminden?’ diyebilirler. Ancak özel hayatında muhafazakarlığından kimsenin şüphe duymadığı Babacan’a bu soruyu soramazlar” yorumunu yaptı.
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, tam 13 yıl boyunca Türkiye ekonomisinin patronluğunu yapmış, ekonominin bütün kılcallarını, eksiklerini, gediklerini bilen bir isim. Muhtemelen hâlâ da güncel bilgilere ulaşabiliyordur.Habertürk TV ekranlarında kendisiyle yaptığımız söyleşide söyledikleri, Türkiye ekonomisine bakışımı ciddi anlamda olumsuz etkiledi ve endişelerimi artırdı.Muhafazakar bir ailede ve mahallede büyümüş, AK Parti’de 18 yıl siyaset yapmış Babacan’ın, yıllar sonra Ayasofya’da namaz kılınmasının muhafazakar camia için önemine dair bilgisini sorgulayacak konumda değilim. Elbette, Türkiye ekonomisinin durumu kadar Ayasofya’da namazın anlamını ve yansımalarını benden daha iyi biliyordur.İşte o Babacan, Ayasofya’da namaz kılınmasıyla ilgili aynen şu yorumu yapıyor: “Türkiye’nin büyük sorunları var. Hükümetin büyük sorunları örtmek için getirdiği olaylardan biri.”Bu yorumu ben yapsam, CHP’li, HDP, TKP’li biri yapsa, “Siz ne anlarsınız Ayasofya’da namazın öneminden?” diyebilirler. Ancak özel hayatında muhafazakarlığından kimsenin şüphe duymadığı Babacan’a bu soruyu soramazlar.Gelelim Babacan’ın ekonomi ile ilgili tespitlerine:Ülkede ciddi bir dolarizasyon yaşandığını, buna rağmen ihracatın artmadığını kaydeden Babacan, röportaj boyunca ülkedeki mevduatın yarısından fazlasının döviz cinsinden olduğunu, ihalelerde şeffaflık sorunu yaşandığını, yürütmenin her alandaki baskısıyla ortaya çıkan demokrasi ve hukuk sorunları nedeniyle ülkeye güvenin azaldığını, hiçbir şekilde denetlenemeyen Varlık Fonu’nun hata olduğunu, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaybettiğini, denetleme ve düzenleme alanındaki yanlışlar nedeniyle özelleştirmelerin daha çok siyasetin finansmanına yaradığını, işsizliğin çok yüksek boyutlara ulaştığını, kadınların hızla istihdamdan uzaklaştığını uzun uzun örneklerle anlattı.Bu gerçeklerin güçlü bir propaganda mekanizması ile gizlenmeye çalışıldığını söyleyen Babacan’ın şu tespitleri de dikkat çekiciydi:“Şu anda Türkiye’de güçlü bir propaganda mekanizması oluştu. Bir sanal alem oluşabiliyor. Sosyoekonomik düşük seviyede insanlara soruyorlar, daha iyisini görmedikleri için kendilerini iyi hissediyorlar. Para olduğu sürece çark bir süre dönüyor. Ne zamana kadar? Kaynaklar bitene kadar. Türkiye’nin doğalgazı, petrolü olsa bu sistem uzun süre devam eder, tıpkı Asya’daki ülkeler gibi. Ancak kaynaklar eriyor. Biz çok kötü günlere hazırladık sistemi. Sağlam bir yapı oluşturduk. Hâlâ onun mirası yeniyor. (Türkiye’ye karşı) ekonomik operasyonun en büyüğü akıl dışı, bilim dışı irrasyonel ekonomi politikalarıdır. Mevcuttaki kötü politika bile değil. Operasyonun en büyüğü kötü yönetimdir.”Eminim bazılarınız Babacan için “o kadar yıl Türkiye’yi buraya getiren sistemin parçası oldunuz. Seyirci kaldınız” gibi cümleler kuruyorsunuzdur.Bu cümlelerin haklılık payı olmakla birlikte, dile getirdiği ülke gerçeklerini değiştirmeyeceğini ve başlıkta aktardığım tespiti hafifletmeyeceğini de unutmamak lazım.AK Parti’nin geçmişinden gelen bu seslere ve eleştirilere kulak vermekte yarar var.