26 Nisan 2025 Cumartesi

Deprem Hocaları: Korku Mu, Bilgi Mi? Uzmanlar Ne Diyor?

Türkiye, deprem gerçeğiyle yaşamaya devam ederken, deprem uzmanlarının farklı görüşleri ve bu görüşlerin toplum üzerindeki etkileri sıkça tartışılıyor. Medyaradar analisti Atilla Akar, deprem profesörleri arasındaki görüş ayrılıklarının ve bu durumun toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Bilim mi, İnanç mı?

Akar, bir yanda dini hocaların tavsiyelerine göre hareket eden, diğer yanda ise bilimi rehber edindiğini söyleyen bilim insanlarının varlığına dikkat çekiyor. Her iki grubun da kendi takipçileri olduğunu ve toplumun bu iki farklı otoriteye kulak verdiğini belirtiyor. Akar, "Sonuçta ister dinsel ister bilimsel olsun her biri kendi alanlarında 'Otorite' olarak davranıyorlar. Kulaklar onlara dönük. Onlar neyi işaret ederlerse herkes o yöne bakıyor!" ifadelerini kullanıyor.

Deprem Profesörleri Arasındaki Saflaşma

Deprem profesörleri arasında görüş farklılıkları olması normal olsa da, birbirine tamamen zıt yaklaşımların farklı bir durum oluşturduğunu vurgulayan Akar, "Bir taraf büyük, hasar ve kayıp derecesi çok yüksek bir deprem beklerken diğer taraf böyle bir ihtimal bulunmadığını söyleyebiliyor. Bunları söylemekle de kalmayıp birbirleriyle sert polemiklere girebiliyorlar." diyor. Bu durumun bilime olan güveni zedelediğini ve toplumda yeni bir "bilimsel saflaşma" yarattığını ifade ediyor.

Akar, bu tartışmanın siyaset veya futbol tartışması gibi olmadığını, aksine ciddi bir sorunla karşı karşıya olunduğunu ve bu konuda söylenen her sözün toplumsal bir karşılığı olduğunu belirtiyor. Korku içinde yaşayan milyonların olduğu bir ortamda, uzmanların söylemlerinin insanların psikolojisi üzerinde büyük bir etkisi olduğunu vurguluyor.

Korku Girdabı ve Toplumun Tepkileri

Akar, toplumun bilimsel analiz yapacak durumda olmadığını, bu nedenle söylenenlerin kendilerini germe ya da rahatlatma derecesine baktıklarını ifade ediyor. Bu durumun "nabza göre şerbet" yaklaşımına yol açtığını ve insanların psikolojik eğilimlerine göre farklı uzmanlara yöneldiğini belirtiyor.

Akar'a göre, toplumdaki baskın duygu "korku girdabı". Bu korku, insanları farklı tepkiler vermeye yöneltiyor:

  • Aşırı korkanlar: Uyku uyuyamayan, parklarda yatan kişiler.
  • Nispeten daha sakin davrananlar: "Kaderciler", "yapacak bir şey yok" diyenler.

Akar, insanların hangi profesöre daha yakın olduklarını ise korkularının derecesinin belirlediğini söylüyor. Örneğin, Prof. Celal Şengör'den nefret edenlerin korkularının kamçılandığını düşünürken, Prof. Şener Üşümezsoy'a sempati besleyenlerin korkularının yatıştığını düşünüyor.

Gazeteci İdris Akyüz'ün X hesabında yaptığı bir paylaşımı da aktaran Akar, Akyüz'ün "Ahmet Ercan’ı dinleyenler sabaha kadar uyanık kaldı. Celal Şengör’ü dinleyenler ilk uçakla İstanbul’u terk etti. Naci Görür’ü dinleyenler, temkinli olmakta yarar var deyip, parkta çadır kurdu. Şener Üşümezsoy’u dinleyenler ise, kafayı vurup yattı. Mis gibi bir uyku çekti." sözlerini hatırlatıyor.

Sonuç olarak, deprem uzmanlarının farklı görüşleri ve bu görüşlerin toplum üzerindeki psikolojik etkileri karmaşık bir tablo oluşturuyor. Bilim insanlarının gerçeği söyleme sorumluluğu olsa da, söylemlerin toplumsal etkilerini de göz önünde bulundurması gerekiyor. Toplumun ise bilimsel bilgiye ulaşma ve doğru yorumlama konusunda daha bilinçli olması önem taşıyor. Depremle ilgili her türlü bilgi kirliliğinden uzak durmak ve yetkili mercilerin açıklamalarını takip etmek hayati önem taşıyor.

İlgili Haberler