Kategoriler: Siyaset

AKP’li Yılmaz’ın aracının polis tarafından durdurulmasının perde arkası

Şeyh Edebali, “Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.” diyordu Osman Bey’e. Ancak Türkiye’de son dönemde gerçekleşen ne devletin ne de insanın yaşadığını gösterdi.

Türkiye’de devletin ve insanın çöküşü ise bir anda başlamadı. Bu çöküşü gözler önüne seren birden fazla olay yaşandı. Çöküşün en çarpıcı örnekleri ise bürokraside görüldü.

BASKI-İLTİMAS-İNTİHAR

Onlarca Türk polisi intihara sürüklendi Türkiye’de. En hatırda kalanlarından biri de Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın, 31 Temmuz 2017 tarihindeki intiharıydı.

Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin yaptığı rutin bir kontrol sırasında, haklarında yakalama kararı bulunan Hızır ve Osman Kaptan adlı şüpheliler gözaltına alınmıştı. Şüphelilerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun oğlu Engin Soylu’ya telefon açmasıyla, Hakan Çalışkan üzerinde dönemin Koruma Daire Başkanı Ekrem Gülen tarafından baskı oluşturuldu. “Şahıs bakanın yakını ve serbest bırakılması isteniyor” denildi ancak Hakan Çalışkan direndi ve işini yaparak talebi reddetti.

Soylu ile arası açık olan dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan da olaya dahil oldu. Hakan Çalışkan’ı aradı ve Soylu ile Gülen’in sorumluluğunu belirten tutanak tutmasını istedi. Baskılar üzerine Çalışkan, eşine “Seni çok seviyorum bir tanem” mesajını attıktan sonra makamında intihar etti.

Yani, işini yapan, kanun çerçevesinin dışına çıkmayan liyakat sahibi polisler vardı. Onlardan biriydi Hakan Çalışkan. Ancak bürokraside bir telefonla iş çözmeye çalışan mevki sahibi kişiler de vardı.

AKP’Lİ VEKİLİN HAKARET ETTİĞİ POLİS HAKKINDA İŞLEM

Yine geçen günlerde işini yapan bir polis memuru gündeme geldi. Ve yine makamını kullanarak polisin üzerinde baskı kuran bir AKP’li vardı. Mesele ise aracının durdurulmasıydı. O AKP’li vekil Zeynep Gül Yılmaz’dı.

AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz, aracını durduran trafik polisine hakaret et ti. Polis memuru konuyu AKP’li vekil Yılmaz’a anlattığı sırada ise hakarete maruz kaldı. Yılmaz, “Uzaklaş, içeriye çemkiriyorsun. Tükürük geliyor içeriye. Senin adın ne, kim ihbar ediyor arabamı. Böyle terbiyesizlik mi olur. Ne zaman Erdemli’ye gelsem bu pislikle uğraşıyorum. Bana adını verir misin sen. Şerefsize bak” dedi.

Konuyla ilgili Mersin Valiliği açıklama yaptı. Açıklamada polis memuru suçlu gösterildi ve “Milletvekilinin kullandığı araç bu kapsamda olmasına rağmen polis memurlarınca durdurulduktan ve milletvekili olduğu anlaşıldıktan sonra yarım saat bekletilmiştir.” denildi. Üstelik devletin kurumu olan Valilik, görüntüleri ortaya çıkaran CHP’li Ali Mahir Başarır’ı hedef aldı. Ayrıca polisler hakkında yasal işlem başlatıldığı ifade edildi.

Ancak mesele Valiliğin anlattığı gibi değildi.

AKP’Lİ VEKİLİN VE VALİLİĞİN YANILDIĞI NOKTA

Polisin aracı durdurma sebebi ihbardı. Çünkü araç hızla gidiyordu ve çakarları vardı. Bununla birlikte araç sisteme “Milletvekili aracı” olarak kaydedilmemişti. Nitekim polis memuru, yüzlerce çakarlı aracın olduğu Türkiye’de kimin milletvekiline ait olduğunu uzaktan bakarak bilemezdi.

Bunun sebebi ise milletvekillerine verilen 3 kart hakkıydı. Bu haklardan ikisi plakada tanınıyordu. Üçüncü kart ise ek giriş kartıydı. Bu kart ile Meclis’e girişte kolaylık sağlanıyordu. Plakaya tanımlı değildi.

Nitekim AKP’li Yılmaz’ın aracını durduran polis memuru da “İhbar var. Sistemde milletvekili aracı olarak çıkmıyor.” dedi. Ve o sırada aracın şoförünün, TBMM Ek Araç Giriş Kartı’nı gösterdiği görüldü.

Dolayısıyla polis, sisteme kayıtlı olmayan bir aracın vekile ait olduğunu bilemezdi. Polis, hızla giden çakarlı araç hakkındaki ihbarı görevi gereği durdurmak zorundaydı. Ve yine polis, görevini yaptığı için hakarete, baskıya, şiddete maruz kalmamalıydı.

Ancak ne mi oldu? 22 yıldır devletine hizmet eden polisler sırf görevini yaptığı için hakarete uğradı, açığa alındı. Şüphesiz ki Hakan Çalışkan olayında olduğu gibi o polis memurlarının üstlerinden ve bürokratlardan baskı gördü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatı olan “Devleti yaşat ki insan yaşasın” sözlerini sık sık dile getiriyordu. Ancak 20 yıllık iktidarda yaşatacak bir devlet kalmamıştı.

Paylaş

Son Haberler

İzmit’de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika

İzmit'de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika Genel olarak erkeklerin diğer deyişle, Hepimizin hayatı kendine göre…

3 sene Önce

Galatasaray, Barcelona’ya gol izni vermedi

Galatasaray'ın deplasmanda Barcelona'yla 0-0 berabere kaldığı maçta ilginç bir istatistik ortaya çıktı.Kalesini gole kapatan Galatasaray,…

3 sene Önce

İspanyol kaleci devleşti!: Barcelona 0-0 Galatasaray

UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Galatasaray, müsabakayı 0-0 berabere tamamlayarak…

3 sene Önce

CHP’li Özgür Özel’den iktidara Türkiye Varlık Fonu tepkisi

Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında Türk Telekom'un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil…

3 sene Önce

Trendyol kadın girişimcileri dijitalleştiriyor, işlerini büyütmelerine katkı sağlıyor

UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) imzacısı olan…

3 sene Önce

İbrahim Kalın: Savaşın sona ermesi için nihai karar Putin’den gelecek

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı CNN International canlı yayınında Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk…

3 sene Önce

Gezinme deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanıyoruz.