TMO’nun gecikmeli olarak ilan ettiği müdahale fiyatı da üreticiye darbe oldu. Geçen yılın alım fiyatı olan 12.5 TL’ye yalnızca 50 kuruş artış …
TMO’nun gecikmeli olarak ilan ettiği müdahale fiyatı da üreticiye darbe oldu. Geçen yılın alım fiyatı olan 12.5 TL’ye yalnızca 50 kuruş artış yapılarak, 9 numara üzüm 13 TL olarak açıklandı. Bu yüzde 4’lük gülünç artış ne enflasyon hesabıyla ne de maliyet hesabıyla açıklanabilir.
Her yıl üzüm hasadının başladığı ağustos ayı içinde üzüm müdahale alım fiyatı açıklanırdı. Bu sezon eylüle sarktı. Bu arada üretici üzümünü elinden çıkarmak zorunda kaldı. Başta CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel olmak üzere yörenin CHP’li milletvekilleri, bu hasat döneminde piyasada işlem gören çekirdeksiz kuru üzüme kilo başına 2 TL’den az olmamak üzere prim verilerek üreticinin mağduriyetinin bir ölçüde giderilmesini öneriyor ve talep ediyorlar.
Tam da hasat dönemi başlarken 3 Ağustos’ta TMO, geçen yıl 12.5 TL’den aldığı 2020 ürünü 28 bin ton üzümü, zararına 11.5 TL’den ihracatçıya sattı. Bu, yeni ürünün fiyat oluşumunu ve piyasasını olumsuz etkiledi. Böylece acil ihtiyacını karşılayan ihracatçı ve tüccar, fiyatları aşağıya çekti. Buna bir de yeni ürünün alım fiyatının açıklanmasının gecikmesi ile TMO ve Tariş’in alımlarının gecikmeleri de eklenince, üretici tümden piyasanın insafına kaldı!
TMO’nun piyasaya tersten müdahalesi, temelde bir ihracat ürünü olan üzümün ihracat fiyatlarını da olumsuz etkiledi. Çekirdeksiz kuru üzümün ihracat fiyatı 1900 dolardan 1600 dolarlı rakamlara geriledi. Olan üreticiye ve ulusal zenginliğimiz olan üzümümüze / üzümcülüğümüze oldu!.. Bu yıl, iklim değişikliğinden darbe alan ve üretim rekoltesi düşen üreticiye, hatalı politikalarla ve uygulamalarla bir darbe daha vuruldu.
Günlerdir üzüm alım fiyatının iktidar partisi yetkililerince veya tarım bakanınca açıklanması bekleniyordu. Sonuçta, yetkililerin açıklayamadığı 13 TL’lik müdahale fiyatı, bakanlık internet sitesinden sessizce duyuruldu. Olan üreticinin bir yıllık emeğine ve alın terine oldu!.. Bu fiyatla, üreticiyle adeta alay edildi!. Alaşehir Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan üreticiler, üzüm fiyatını ve iktidarı protesto ettiler!..
ÜRETİCİ DERDİNİ KİME YANSIN?
Bir zamanlar üzüm piyasasının oluşumunda etkili olan üreticilerin kooperatif birliği Tariş vardı. Tariş, üreticinin cankurtaranı işlevi görürdü. Tarımda yaşanan yanlışlıklar ve hatalı politikalar Tariş’i de vurdu. Bugünlerde üreticiler o geçmiş dönemleri ve geçmişin güçlü kooperatiflerini / birliklerini arıyorlar!..
Şimdi üretici derdini kime yansın? Geçmişte piyasanın düzenlenmesinde söz sahibi olan, hâlâ yaşaması için üzümümüzü teslim ettiğimiz Tariş’in eski gücünden maalesef eser kalmadı. Uygulanan yanlış politikalar sonucu, geçmişin etkili üretici kuruluşu, şimdilerde piyasadaki etkinliğini tümden kaybetti. Ayrıca, ekonomik gücü olmasa bile, üreticinin gücünü seferber etme ve kamuoyu oluşturma becerisini de bir türlü gösteremiyor.
‘HALKIN ENFLASYONU’
Türk-İş’in mayıs ayı araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 2.28 oranında arttı. Birleşik Kamu-İş tarafından yapılan “halkın enflasyonu” araştırması, temel gıda fiyatlarının son bir yılda ortalama yüzde 32.5 oranında arttığını ortaya koyuyor. Artış oranlarının sebzede yüzde 88, meyvede 33, sıvı yağda yüzde 44 olduğu ortaya çıkıyor. Diğer gıda ürünlerinde de benzeri artışlar var. Bu rakamlar, aylık gelirlerinin üçte ikisini gıdaya harcayan dar gelirli tüketicilerin, istedikleri gıdaya ulaşıp erişebilmelerinin ne denli zorlaştığını ortaya koyuyor.
ASIL KAZANÇLI ÇIKANLAR ARACILAR
Tarımda yaşanan sorunlar, yalnızca üretici kesimi ilgilendirmiyor. Aynı zamanda çok geniş bir tüketici kesimini de yakından ilgilendiriyor. Bu bağlamda, sorunsalın üretici boyutu kadar tüketici boyutu da var. Güvenli, sağlıklı ve yeterli gıdaya erişebilmek, tüketicinin en doğal hakkı.
Ancak bu hakkı, her tüketicinin istediği biçimde ve ölçüde kullanabilmesi maalesef mümkün olmuyor. Tabii bu konuda en önemli engel, yaşadığımız ekonomik sorunlar. Bunun dışında bir başka önemli neden de üretimden tüketime uzanan zincirin uzunluğu. Üreticinin ürettiği ürünler, tarladan sofraya gelinceye kadar çok uzun bir yol kat ediyor. Dolayısıyla bu arada çok pahalı hale geliyor. Bu durumdan hem üretici ve hem de tüketici şikâyetçi. Asıl kazançlı çıkanlar ise aracılar oluyor.
Uzun yıllar görev yaptığımız ve halen üretici ortağı olduğumuz, ülkemizin öncü kooperatifçilik kuruluşu Tariş’in, geçmişte çok bilinen bir belgisi ve yaklaşımı vardı: “Üreticiden Tüketiciye Uzanan En Kısa Yol”. Aslında bu savsöz, bir bakıma kooperatifçiliğin de en özlü ifadesiydi. Ülkemizde kooperatifçiliği çökerten çevreler, bu belgileri, yaklaşımları ve anlayışları yok ettikleri gibi, üretici ile tüketici arasındaki yolu da uzattılar! Bunun sonucu hem üretici ve hem de tüketici için maalesef olumsuz oldu.
KOOPERATİFÇİLİK ÖNEMLİ
Ülkemizin köklü bir kooperatifçilik geleneği vardır. Geçmişte tarım satış kooperatifi birlikleri, ülkemiz tarımının gelişiminde önemli rol oynamışlardır. Ancak sonraları, dışarıdan ülkemize dayatılan ve içeride izlenen yanlış politikalarla, ülkemizde tarımsal kooperatifçilik çökertilmiştir. Başta tarım satış kooperatifleri olmak üzere, hem üretim ve hem de tüketim alanında kooperatifçilik yeniden canlandırılmalı, yapılandırılmalı ve özendirilmelidir.
Yalnızca üretici ve tüketicilerin örgütlenmesi için değil; bizim kısaca “ekonominin demokratikleştirilmesi” olarak tanımladığımız bütün çalışmalar için de kooperatifçilik önemli bir seçenek olmaktadır. Kooperatifçiliğin günümüzde etkin ve yararlı olabileceği bir başka alan, “dayanışma ekonomisi”nin örgütlenmesidir. Pandeminin yaşandığı, yoksulluğun, ekonomik sorunların tırmanışa geçtiği günümüz koşullarında; dayanışmayı örgütlemek ve yaygınlaştırmak yaşamsaldır. Bunun için de kooperatifçilik önemli bir seçenektir. Üretici kesim, kooperatiflerde örgütlenerek toplumsal ve siyasal yaşama ağırlığını koymalıdır.
PLANLAMA OLMADAN OLMAZ
Hem üretici ve hem de tüketici için bir başka önemli mesele, tarımda üretim planlaması yapılmasıdır. Son yıllarda patates ve soğan örneğinde görüldüğü gibi, bazı yıllarda ürün az ekilip dikilmekte, böyle olunca da fiyatları yükselmektedir. Bunu gören üretici bu ürünlere yönelip ihtiyaçtan fazla ürün hazırlayınca, bu sefer de ürün tarlada ve depolarda kalmakta, çürümeye terk edilmektedir. Bu plansızlıktan da hem üretici hem tüketici ve hem de ülke ekonomisi zarar görmektedir.
İşte bu nedenle, tarımda sorunların düğüm noktasını üretim planlaması oluşturmaktadır. Sorunların çözümüne, tarımda ciddi bir üretim planlamasından başlanması doğru olacaktır. Üreticiye yapılacak destekler ve ürünlere verilecek taban fiyatlar da bu programa koşut biçimde oluşturulmalıdır.
MUHALEFET SAHİPLENMELİ
Toplumun birçok kesimi gibi, çiftçi kesimi de iktidardan umudunu kesmiş görünüyor. O nedenle de yüzünü, yönünü muhalefete çevirmiş durumda. Bu nedenle muhalefet üreticiye ve sorunlarına daha çok sahip çıkmalıdır. İktidarın üreticinin elinde kalan patates ve soğanları alıp ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza dağıtması bile muhalefetin önerileri ve konuyu takip etmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Üretici borçlarına getirilmek zorunda kalınan sınırlı yapılandırma da muhalefetin konuyu ısrarcı takibi ile olmuştur. Bu örnekler çoğaltılabilir.
CHP, bir “Çiftçi Masası” oluşturmalıdır. ‘Çiftçi Masası’nın alt ve bağlı birimleri, ilgili il – ilçe örgütlerine yayılmalıdır. Böylece, tarım kesimine yönelik çalışmalar, merkezi bir planlama ve etkin bir yönlendirme ile tüm Anadolu’da örgütlenip yaygınlaştırılabilir.
Muhalefetin ülke çapında toplumsal bir kampanya başlatmasını öneriyoruz. “Üretime ve Üreticiye Destek Kampanyası” adıyla başlatılacak böylesi bir çalışmada, tarıma ve çiftçiye verilmesi gereken destekle ilgili yasa maddesi dağa taşa, tarlaya ovaya yazılmalıdır.
BİTTİ