Yılın o şaşaalı dönemi geldi yine ve sinema dünyası, hiç alakalı olmayanlar da dahil, Oscar ödüllerini konuşmaya başladı. Bu gevezelik bitmez …
Yılın o şaşaalı dönemi geldi yine ve sinema dünyası, hiç alakalı olmayanlar da dahil, Oscar ödüllerini konuşmaya başladı. Bu gevezelik bitmez elbette, mart sonundaki törenden sonra da bir müddet devam eder ve bir sonraki sezona dek geçici bir süre için askıya alınır. Bu yıl 94. kez verilecek ödüllere gelecek olursak, tabii ki beklenen ve beklenmeyen adaylar (beklenmeyenlerin yanı sıra beklendiği halde görmezden gelinen) adaylıklarıyla şimdiden hararetli bir tartışma ortamına girildi.
JANE CAMPION TARİHE GEÇTİ
Hiç şüphesiz Jane Campion imzalı “The Power of the Dog” 12 adaylıkla hem yılın en çok adaylık alan yapımı oldu hem de birçoklarının ‘yılın filmi’ nitelemesini bir kez daha sağlamasına yol açtı. Burada belki de en çarpıcı istatistik filmin yönetmeni Jane Campion’un En İyi Yönetmen ödülü için 2. kez aday gösterilen ilk (ve şimdilik tek) kadın sinemacı ünvanını alması oldu. Bu elbette Oscar ödüllerini dağıtan Akademi’nin tarihsel karnesinin kötülüğü kadar (üyelerin çoğunlukla beyaz ve erkek olduklarını, yani Akademi’nin muhafazakar yapısını zaten biliyoruz ve belki de Campion’ın adaylığı yeni üye seçimlerindeki denge gözetme politikasının olumlu bir sonucu aslında) Hollywood’da kadın sinemacılara açılan alanın darlığına işaret ediyor. Düşünün ki Campion kazanırsa bu ödülü tarihte kazanan üçüncü kadın olacak ve saçma bir şekilde birileri iki yıl üst üste kadın yönetmenlerin bu ödülü aldığını anlatacak. Yüzsüzlük mü demiştiniz?
‘THE GREEN KNIGHT’ NEDEN YOK?
En İyi Film dalında Netflix yapımı “The Power of the Dog”un yanı sıra “Licorice Pizza” ve “Drive My Car” gönlümüze daha yakın filmler olsa da kimilerine göre “Belfast” ya da “Don’t Look Up” da (hiç katılmasam da) şansı fena sayılmayacak yapımlar. 10 filmlik listede “Nightmare Alley” (“Kabus Sokağı”) gibi herkesi şaşırtan bir film de yer alırken yılın en güçlü yapımlarından biri olduğu konusunda şüphe olmayan “The Green Knight”ın olmaması, hatta hiçbir kategoride yer almaması gerçekten abes. Eski sistemde devam edilseydi, yani 9 ya da 10 değil de sadece 5 aday gösterilseydi muhakkak bu daldaki tartışma daha hararetli geçerdi ama zaten sırf bu yüzden aday sayısının artırıldığını biliyoruz. Yani örneğin 5’li sistemde muhtemelen “West Side Story”, “Dune”, “CODA”, “Nightmare Alley” gibi filmleri göremeyecektik. Hal böyle olunca “The Green Knşight”ın yokluğu daha da güçlü biçimde hissediliyor. Neyseki film Netflix’te gösterime girdi de, en azından salonlarda kaçırmış olanlar da izleyip ne dediğimiz hakkında daha fazla fikir sahibi olabilecek.
ERKEK OYUNCU DALI İÇİN 5 GÜÇLÜ ADAY
Erkek oyuncu adaylıklarında hepsi çok güçlü görünen 5 isim arasından Benedict Cumberbatch (“The Power of the Dog”) ve Will Smith (“King Richard”) öne çıkarken, tüm adayların şansı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Will Smith elbette bu ödülü en çok isteyen oyunculardan ve bu yılki performansı onu her zaman görmeye alışık olmadığımız bir kompozisyon. Canlandırdığı kişinin gerçekten yalayan biri oluşu ve Smith’in rol için geçirdiği değişim gibi durumlar da hep onun için avantaj. Öte yandan “tick, tick…BOOM!” ile Andrew Garfield gerçek bir one-man show sergilemişti ve adaylığına kesin gözle bakılıyordu. Genellikle komedi ya da müzikal filmler oyuncunun Oscar şansını düşürür, ya da en azından öyle olagelmiş çoğunlukla, ama örneğin Emma Stone’un “La La Land” ile Oscar aldığını düşünürsek garfield için de bir umut var diyebiliriz. Denzel Washington bana sorarsanız yine birinci sınıf bir iş çıkarımı “The Tragedy of Macbeth” ile ama bu yıl şansı diğerlerine göre daha düşük; sadece bu onun 10. adaylığı ve bir rekora imnza attığını unutmayalım. Bu beşli içinde Javier Bardem’in varlığı sizi şaşırtabilir (ne de olsa Dev Patel’i dışarıda bırakmışlar, anlamak zor) ama “Being the Ricardos”da göründüğü her sahnede izleyiciyi kavrayan bir performans sergiliyor, onu da hafife almayın.
KADIN OYUNCU DALINDA OSCARLI İSİMLER AĞIRLIKTA
Kadın oyuncu dalında herkesin favorisi farklı. Olivia Colman (The Lost Daughter”) ya da Nicole Kidman (“Being the Ricardos”) ikinci Oscar’ını alır diyen de var, Akademi Prenses Diana’yı oynayan Kristen Stewart’ı (“Spencer”) boş geçmez diyen de… Bu arada kimileri de Lady Gaga’nın “House of Gucci” ile aday olmamasına bir hayli tepkili ama doğrusu ben fazla karikatürize bulduğum performanstan hiç memnun değildim, çok şaşırmadım, “Licorice Pizza”dan Alana Haim’in aday gösterilmemesine ise bir hayli bozuldum, bence yılın en dikkat çeken performanslarından biriydi. Penelope Cruz ise bu liste içindeki üçüncü Oscar ödüllü oyuncu ve bir sürpriz yaparsa çok şaşırmam, Akademi onu seviyor belli ki. Jessica Chastain’in aday gösterildiği “The Eyes of Tammy Faye”i henüz izleyemedim ama rol için geçirdiği değişimin ne kadar dikkat çekici olduğunun farkındayım. Chastain de bu konuda bir hayli çalıştı ve sosyal medyadan çekim öncesi hazırlıklarına dair paylaşımlarda bulundu, yani ödülü çok istiyor ama bu yıl bana zor gibi geliyor. İçimden bir ses Kristen Stewart alacak diyor nedense.
YARDIMCI OYUNCU DALLARINA “THE POWER OF THE DOG” DAMGASI
Yardımcı oyuncu dallarında da yine “The Power of the Dog” bir kadın, iki erkek adayla ağırlığını koymuş görünüyor. Çocukluğundan beri yeteneğiyle dikkat çeken ama bir türlü hak ettiği yere gelemeyen Kirsten Dunst ilk adaylığıyla ödülü alır mı dersiniz? Gerçi Jessie Buckley (“The Lost Daughter”), Ariana Debose (“West Side Story”) ve Oscar ödüllü Judi Dench (“Belfast”) gibi güçlü rakipleri var. Dench’in adaylığı belki biraz sürpriz, ama adı yeter. Jessie Buckley ise benim çok beğendiğim bir performans sergilemişti “The Lost Daughter”da ve gönlüm ondan yana, ama itiraf etmek gerekirse Ariana Debose daha şanslı bu dalda. Tabii bir de “King Richard” ile aday olan Aunjanue Ellis var ki, şansı düşük olsa da filmdeki performansı gayet sağlamdı.
Yardımcı erkek oyuncu dalında ise benim tahminim Kodi Smit-McPhee’nin diğerlerinden daha şanslı olduğu yönünde. Bence genç oyuncunun performansı tam da bu ödülün tanımına uygundu ve tarifi zor bir büyüsü vardı. İzledikten sonra en çok akılda kalanlardan biriydi, her biri çok güçlü performanslar sunan oyuncular içinde.
2 ÇİFT AYNI YIL ADAY OLDU
Bu arada şunu da belirtmeden geçmneyelim; Oscar tarihinde ilk kez 2 çift ödüle aday gösterildi. Hemen açıklayalım: 2010‘dan bu yana evli olan Penelope Cruz ve Javier Bardem ana oyuncu kategorilerinde; 2016‘dan beri birlikte yaşayan Kirsten Dunst ve Jesse Pleomons yardımcı oyuncu kategorilerinde ödüle aday oldular. Aşk kazandı diyebilir miyiz?
YILIN YÖNETMENİ KİM OLACAK?
En iyi yönetmen ödülü için aday gösterilen isimler arasında Denis Villeneuve’ün (“Dune”) olmaması ilginç bir durum olarak dikkat çekiyor. Spielberg (“West Side Story”) ya da Kenneth Branagh (“Belfast”) yerine rahatlıkla onu da seçebilirlerdi ama nedense 10 adaylık almasına karşın “Dune” bu yıl çok az Oscar alacak gibi görünüyor. Belki bazı teknik dallarda, ama o kadar. Yukarıda da değindiğim gibi bu yılın en güçlü adayı Jane Campion ve onu zorlayacak iki isim de Paul Thomas Anderson (“Licorice Pizza”) ve fazla şansı olduğunu düşünmesem de Ryusuke Hamaguchi (“Drive My Car”).
Ödülleri kim alacak sorusunun yanıtını 27 Mart Pazar gecesi sabaha karşı alacağız, uyku düzeninizi şimdiden ayarlamanızda fayda var.
OSCAR’IN İLKLERİ