Son dönemde Afganistan’dan çok sayıda insanın göç ederek Türkiye’ye gelmesi, sığınmacı tartışmalarını alevlendirdi. Yapılan tartışmalardaki konu başlıklarından biri de ülkeye göç eden insanların Türk ekonomisindeki rolüne ilişkin.
AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın “Suriyeliler bir gitsin ülke ekonomisi çöker” yorumundan sonra yine AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin sığınmacıların kimsenin gönderemeyeceğini belirterek, “Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Gaziantep sanayisine gidin yüzbinlerce insan en ağır ve en zor işlerde çalışıyorlar” demişti.
Raporlaştırılıp basınla da paylaşılan Göç Araştırmaları Derneği’nce yapılan “İstanbul’un Hayaletleri: Güvencesizliğin Kıyısında Afganlar” araştırmada, son günlerde gündemde olan Afgan göçmenlerin yaşantısına ilişkin önemli veriler aktarıldı. Didem Danış ve Deniz Sert koordinatörlüğünde Sibel Karadağ tarafından yazılan 56 sayfalık rapor, GAR tarafından Mart-Aralık 2020 döneminde yapılan çalışmalar kapsamında hazırlandı.
Raporun hazırlanması sürecinde yer alan Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından Doç. Dr. Didem Danış ile görüşen İndependent Türkçe’den Ali Kemal Erdem’in sorularını yanıtladı.
“AKP’li Aktay ve Özhaseki’nin iddia ettiği gibi mülteciler bugün ekonomi açısından vazgeçilmez mi?”
“Türk vatandaşlarının yapmak istemediği en düşük statülü işleri mülteciler yapıyor. Türklerin tercih etmemesinin nedeni, bu işlerde ücretlerin çok düşük ve çalışma koşullarının çok kötü olması. Özellikle belli sektörlerde, tekstil, bakıcılık, yeme ve içme işlerinde mülteciler var. Taksim’den başlayıp Ege kıyılarından Akdeniz kentlerine kadar neredeyse bütün otellerde Orta Asyalı göçmenleri görüyoruz. Yine Gaziantep’te sanayi bölgesinde ve imalat işlerinde Suriyeli mültecilerin çok düşük ücretlere çalıştığını görüyoruz. Bundan dolayı dile getirilen görüşte bir doğruluk payı var tabi. Ama bu ucuz göçmen işgücünün pozitif bir unsur gibi sunulması hükümetin konuya işveren penceresinden baktığını gösteriyor. Bunun da ciddi olarak tartışılması gereken politik bir yönü var.”
“Afganların durumu Suriyelilerden farklı mı?”
“Evet çünkü Afgan göçmenlerin hiçbir statüleri yok. Suriyeliler, geçici koruma statüsünde olduklarından sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorlar. Afgan göçmenlerin ise çoğu kayıtsız oldukları için hiçbir sosyal güvenceleri yok. Ancak çok ağır durumda olduklarında, mecburen özel hastaneye veya merdiven altı kliniklere gidiyorlar. O da kendileri için çok masraflı olduğu için ancak son aşamada bu yolu kullanıyorlar. Çünkü bir göçmenin gidip özel hastaneye 500 lira vermesi, ailesine göndereceği paradan kesmesi demek. İSİG Meclisi’nin hazırladığı raporlarda da görüyoruz; iş kazalarında çok sayıda yabancı işçi yaşamını kaydediyor. Çoğu zaman iş kazası olduğunda patron yaralıyı hastanenin önüne bırakıp kaçıyor. Kısacası, öyle ağır bir sömürü ki, asıl üzerine düşünmemiz gereken bu. Göçmenin emeğini sonuna kadar sömürüyorsun ama bir iş kazası olduğunda bile en temel sağlık hizmetini vermiyorsun. Bu ‘kullan at emek’ demek oluyor ve tabi ki birilerinin çok işine geliyor.”
“Mültecilerin üretimdeki rolü yerli işçileri nasıl etkiliyor?”
Bu durum tabii yerli iş gücünde büyük tepki yaratıyor. Çünkü mülteciler yerli işçilerin kabul etmeyeceği işleri mecburen kabul ediyorlar. Çareleri yok. Bir Türk işçinin sigortalı olarak 3000-3500 liraya yapacağı işi sigortasız ve yarı fiyatına yaparak diğerinin iş bulmasını da engellemiş oluyor.
“Mülteci meselesi sizce nasıl bir yön alacak?”
“Ben bir açıdan Güney Avrupalaşma trendi görüyorum. Tıpkı İtalya ve İspanya gibi Türkiye de artık göçmen nüfusun kalabalık olduğu ve emeklerine fazlasıyla ihtiyaç duyulduğu bir ülke olma yolunda. Unutmayalım ki, küreselleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak mal, sermaye ve fikirler sınırsızca dolaşırken insanların dolaşmaması mümkün değil. Türkiye çok önemli göç rotalarının kavşağında ve en büyük mülteci kaynağı olan ülkelerin komşusu. Yani göç her hâlükârda devam edecek. Türkiye’de de göçmen nüfusun bir kısmı yerleşikleşerek bu ülkenin bir parçası olacak. Türkiye, göçlerle dinamizmini koruyan bir ülke. Türkiye’nin avantajı esnek ve hızlı politikalar üretebiliyor olması. Dezavantajı ise demokratik ve şeffaf mekanizmaların çalışmaması. Göç konusunda çalışan biri olmama rağmen ben bile iktidarın göçmen politikası konusunda net olarak bilgi sahibi değilim. Ben yaptım oldu üzerine bir politika yapılıyor.”
“Şöyle bir görüş var. ‘Hadi Suriyeliler savaştan aileleriyle kaçtı geldi, Afganların hepsi erkek. Savaştan kaçmıyorlar çalışmaya geliyorlar. Bunlar nasıl mülteci?’ Bu görüşe katılıyor musunuz?”
“Evet iş için geliyorlar ama niye bu kadar kötü koşullarda, açık sömürü ortamında çalışmayı kabul etmek zorunda kalıyorlar? Çünkü ülkeleri yıllardan beri perişan durumda. Çalışmamızda çok vahim olaylar gördük. Çalışırken ciddi şekilde yaralandıkları halde 20 kişiyle aynı yerde yaşayıp halen çalışmaya devam eden 16-17 yaşındaki gençleri gördük. Türkiye, Suriyelileri alırken gelenlerin dosyalarını tek tek incelemedi ve dedi ki ‘Esad zulmü var, bu da Suriye’den kaçıp gelenleri doğal mülteci yapar’ diyerek onlara geçici koruma statüsü verdi. Afganistan’daki durum da çok farklı değil, belki doğrudan devletleri onlara zulmetmiyor ama Afganistan halkını koruyamıyor ve onlara en temel hak olan yaşam hakkını veremiyor. Kimse nedensiz ülkesini terk etmez, hele de bu şartlarda yaşamak için terk etmez. Afganlar için ülkelerindeki şartlar o kadar kötü ki, göç ettikleri yerlerde bu koşulları kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kısacası, pek çok araştırmacının da söylediği gibi bugün göçmen-mülteci ayrımı yapmak giderek zorlaşıyor.”
“Devlet mülteci ya da geçici sığınma statüsü verirken siyaset de gözetiyor mu?”
“Kimin mülteci statüsü alıp almayacağı aslında tüm dünyada politik önceliklerle belirlenen bir konu. Çünkü bu statüyü devletler veriyor ve onlar da mülteci politikalarıyla düşmanlarına siyasi mesaj vermiş oluyorlar. Örneğin, ABD Kübalıları kabul ediyor çünkü Küba yönetimini siyasi rakibi olarak görüyor. Türkiye’de Suriyelilere kolaylıkla verilen geçici koruma statüsü, Iraklılara ve Afganlara verilmedi. Çünkü Türkiye yönetimi Esad’a düşmandı ve ondan kaçanlara kucak açarak, onun zulüm yaptığını tüm dünyaya ilan etmiş oluyordu. Aynı iltica imkanını, Irak ya da Afganistan’dan gelenlere sunmuyor, çünkü bu ülkeleri perişan eden ABD ya da Taliban güçleriyle o kadar derdi yok.”
“Mültecilerin asayiş sorunlarına yol açabileceği ya da ülke güvenliği için risk oluşturabileceği görüşüne ne diyorsunuz?”
“Ben araştırmalarımda dikkat çekici bir suç olayı görmedim; aksine daha çok geçim derdine düşmüş kendi halinde bir nüfus gördüm. Tabii ki her kesimde olduğu gibi göçmenler arasında da münferit suç olayları olabilir ama Türkiye’de toplumsal güvenlik riski oluşturacak bir göçmen nüfus olduğunu düşünmüyorum. Afgan ve Suriyelilerin suça karışma oranları ortalamanın çok altında, bunların da büyük kısmı kendi aralarındaki vakalar. Göçmenler her yerde böyledir. Avrupa’ya göç eden Türklerde de suç istatistikleri uzun süre çok düşük kalmıştır. Göçmenlerde ilk kuşak suça karışmaz. Dünya genelinde yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor.”
İzmit'de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika Genel olarak erkeklerin diğer deyişle, Hepimizin hayatı kendine göre…
Galatasaray'ın deplasmanda Barcelona'yla 0-0 berabere kaldığı maçta ilginç bir istatistik ortaya çıktı.Kalesini gole kapatan Galatasaray,…
UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Galatasaray, müsabakayı 0-0 berabere tamamlayarak…
Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında Türk Telekom'un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil…
UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) imzacısı olan…
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı CNN International canlı yayınında Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk…
Gezinme deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanıyoruz.