Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini indirmesi ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 büyükelçiyi …
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini indirmesi ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 büyükelçiyi ‘istenmeyen kişi’ ilan etmesinin ardından dolar/TL kurundaki hızlı yükseliş sürüyor.
Piyasalardaki sert dalgalanmalar sonrası Bloomberg’ün 2024 yılı itibariyle doların 17 lirayı bulabileceği yönündeki tahminini değerlendiren Ulusoy, bu tahminin “iyimser kaldığını” ifade ederek, “Bloomberg’ün bu tahmini bile çok iyimser kalıyor. 16-17 lira, yaklaşık olarak yüzde 20’lik bir artışa denk geliyor, ki bu zaten olması gereken. Yani faiz oranları arasındaki mesafe döviz kurunu etkileyen en önemli faktördür. Bu çok doğal bir tahmin. Bana göre çok iyimser” diye konuştu.
Ulusoy’un açıklamaları şöyle:
‘BU TAHMİN İYİMSER KALIYOR’
– Doların 2024 yılı itibariyle 17 lirayı bulacağını söylediniz. Ekonomi bu gidişatla devam ederse, dolar bu kadar yükselebilir mi?
”Aslında söylediğim veriler, Bloomberg’ün ekonomi tahminlerine dayalı bir yaklaşım ve ortalamayı veriyor. Üst ve alt sınır belirterek ortalamayı veriyor. Bana göre, eğer Türkiye’de enflasyon hesaplanan bağlamda giderse, Bloomberg’ün bu tahmini bile çok iyimser kalıyor. 16-17 lira, yaklaşık olarak yüzde 20’lik bir artışa denk geliyor, ki bu zaten olması gereken. Yani faiz oranları arasındaki mesafe döviz kurunu etkileyen en önemli faktördür. Bu çok doğal bir tahmin. Bana göre çok iyimser. Böyle giderse eğer, Dolar kurunun çok daha yukarılara çıkma olasılığı çok daha fazla.”
– Türkiye’nin ‘kıpırdayamama’ durumunu ekonomik anlamda açıklar mısınız?
”Zaten ekonomideki hikaye, yaklaşık 3 yıl önce bitti. Yeni bir aksiyon yok. Sadece ekonomi toparlama, günü kurtarma ve belirli sınırlar içinde devam eden bir ekonomi politikası vardı. Şimdi siyasetin de ekonomi kapsamındaki hikayesi bitti. Yani çoklu bir bitiş diyebiliriz. Günlük bazda idare ediyorduk, tırnak içinde kullanıyorum. Ama artık onun da bittiğini gözlemliyorum. Yeni bir yapı yok, yeni bir slogan yok. Öyle bir atıl bir seviyeye geldik ki, bunu hissetmemek çok yanlış olurdu. Yazılacak bir şey kalmadı ekonomide. Yeni bir takımın, yeni beyinlerin, özellikle gençlerin yardımıyla yeni bir düzenin başlaması gerekiyor. Yoksa Türkiye’nin yolu yol değil.”
‘TAVSİYE EDEBİLECEK BİR DEĞER DE KALMADI’
– Özellikle böyle bir durumdayken, bazı siyasilerin ve ekonomistlerin bu iklimi daha farklı bir şekilde algılamasını ve değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz?
”Bu çıkar ilişkisi ile ilgili bir durum. Trene son anda binmiş olanların bağırdıkları bir dönemdeyiz. Ama onların da hayal kırıklığının bir slogana dönüşmüş halini seyrediyoruz. Onlar da biliyor hikayenin bittiğini. Onlar da biliyor hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını. Taşıma suyla, borçlarla döndürülen bir ekonomide bunun gitmeyeceğini ve iyiye gitmediğini bizden çok daha fazla biliyorlar.”
– Tüm bu siyasal iklimde yurttaşa bir tavsiyeniz var mı?
”Aslında tavsiye edebilecek bir değer de kalmadı. Eskiden ‘harcamalarınız erteleyin, tasarruflara yönelin’ ve benzeri yaklaşımlarımız vardı. Şu anda hayatta kalmayı esas olarak algılamaları gerekiyor. Çünkü bu kötü günler nasıl olsa gidecek. Bizim ek bir 40 milyar dolar yaratma kapasitemiz var. O 40 milyar dolarımızı biz 15 yıldan beri kaybettik. Bir yerlere aktarılıyor. Aslında bu yerleri herkes biliyor. O ana kadar hayatta kalmayı amaç edinebilirlerse en güzel yaklaşım olacak.”