Çoğunluğun tartışmasız şampiyonu Jane Campion yanında, hiç de silik kalmayan Maggie Gyllenhaal (1977) ile Fransız yönetmen Audrey Diwan (1980), birbirinden duyarlı, incelikli anlatımlarıyla, duygu sömürüsü yapmadan seyircilerini derinden etkilemeyi başardılar. Benzer sandığımız farklı kültürlerin temsilcisi bu iki kadın sanatçı, annelik konusuna iki ucundan el atarken her tür kolaylıktan özenle kaçınan içtenlikli yaklaşımlarıyla ödül listesinde söz sahibi olacaklarını usulca ama kararlılıkla ilan ediveriyorlar…
Ne mutlu ki, son yılların ayrımcı feminist eğilim, bir ölçüde azalmış görünmekte. “Metoo” hareketinin körüklediği bu tavır, pozitif ayrımcılığı sanat dünyasına uygulamanın içerdiği kimi olumsuzluklar yanında doğuracağı bariz saçmalıkları, ilk aşamada unutturmuştu… Sapla samanı birbirinden ayırmak, böylece hem kadın haklarını, hem de cinsel eşitlik ve özgürlükleri daha etkin biçimde, polemiklerden uzak, sağlıklı bir düzeyde savunmak, umarız bundan böyle daha kolaylaşacaktır…
İLK FİLM ALTIN ASLANI
Tanınmış Amerikalı oyuncu Maggie Gyllenhaal, ilk kez yönetmen koltuğuna oturmuş. Sonuç, “İlk Film Altın Aslanı” ödülüne de aday oluveren son derece olgun, etkileyici, hoş bir sürpriz!… Bir roman uyarlaması olan “Kayıp Kız” (The Lost Daughter) mütevazı yalın anlatımı gerisinde, anne/kız ilişkilerine açık sözlü, sorgulayıcı bir bakışla eğilmekte. Suçlamaktan ve yargılamaktan titizlikle kaçınan Maggie Gyllenhaal, has bir duyarlık sergiliyor. Ellili yaşlara yaklaşmış profesör anne, yaz tatilini tek başına geçirmeye geldiği Akdeniz kıyılarında karşılaştığı, işgalci ruhlu kalabalık ailenin en küçük bireyi sevimli kızı izlerken kendi kızlarıyla arasındaki acı/tatlı geçmişi sorgular…
Çocukları, eşi ve sevgili arasında kalmış milyonlarca kadının ruhsal gelgitleri öylesine içtenci, derinlemesine hümanist bir yaklaşımla işlenmiş ki bazı yetişkin kadın izleyiciler, filmin sonunda uzun süre koltuklarından kalkamıyorlar…
“Kayıp Kız”ın başarısında, olağanüstü bir yorum sergileyen, asıl adı Sarah Caroline Sinclair olan İngiliz oyuncu Olivia Colman’ın büyük payı var…
BELGESEL YALINLIĞINDA
Audrey Diwan’ın, 1950’lerin sonu Fransası’nda, kürtajın yasak ve tehlikeli olduğu bir dönemde hamile kalan genç öğrencinin yaşadığı korkunç süreci anlatan (ve yine bir roman uyarlaması olan) belgesel yalınlığındaki gerçekçi filmi “L’événement”ın (Olay) başarısında da genç oyuncusu Anamaria Vartolomei’nin çok önemli bir katkısı olduğunu hemen belirtmem gerekiyor.
Ve tabii, yönetmenlerle oyuncular arasında örülen bağların; kurulan bakış, görüş ve kavrayış birliğinin, bu sonuçta büyük etkisi oldugunu hiç unutmadan…
İzmit'de Erkeklerin Aradığı Kadınlar Son Dakika Genel olarak erkeklerin diğer deyişle, Hepimizin hayatı kendine göre…
Galatasaray'ın deplasmanda Barcelona'yla 0-0 berabere kaldığı maçta ilginç bir istatistik ortaya çıktı.Kalesini gole kapatan Galatasaray,…
UEFA Avrupa Ligi son 16 turunda deplasmanda Barcelona ile karşılaşan Galatasaray, müsabakayı 0-0 berabere tamamlayarak…
Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında Türk Telekom'un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil…
UN Women ve UN Global Compact ortak inisiyatifi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) imzacısı olan…
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı CNN International canlı yayınında Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk…
Gezinme deneyiminizi iyileştirmek için çerezleri kullanıyoruz.