4. Ayvalık Film Festivali sona erdi. Bir yıllık aradan sonra 2 Eylül’de başlayan festival, önceki günkü gösterimlerinin ardından kapanışını yaptı …
4. Ayvalık Film Festivali sona erdi. Bir yıllık aradan sonra 2 Eylül’de başlayan festival, önceki günkü gösterimlerinin ardından kapanışını yaptı. Festival, dört yıl gibi kısa sürede yerini sağlamlaştırmış görünüyor. Bunda hem yapıldığı yere uyum sağlaması hem Ayvalıklıların festivali deyim yerindeyse bağrına basması hem de deneyimli festival kadrosunun kaliteli içerikleri izleyiciyle buluşturması etkili olmuşa benziyor. Öyle ki festival süresince konuştuğumuz hemen her oyuncu, yönetmen, film ekibi, sinema yazarı Ayvalık’a hayran kalarak gelecek yıl tekrar gelmeyi iple çekiyordu. Festival bu yıl salgın nedeniyle ölçeğini küçültse de sinema öğrencilerini ağırladı, atölyeler, paneller ve söyleşiler yapıldı.
‘SARDUNYA’ GÖSTERİLDİ
Festivalin gösterimleri son gününde üç mekâna yayıldı. Normal şartlarda amfitiyatro ve Vural Sineması’nda yapılması planlanan gösterimlere Sanat Fabrikası da eklendi. Ancak festivalin kapanışı, rüzgârın da şiddetini azaltmasıyla açılışının da olduğu amfitiyatroda yapıldı.
Amfitiyatrodaki gösterimlerde İstanbul Film Festivali’nden en iyi ilk film, en iyi kadın oyuncu (İlayda Elif Elhih) ve en iyi görüntü yönetmeni ödülünü alan “Sardunya” yer aldı. Çağıl Bocut’un ilk uzun metrajlı filminde sevgisizlik, suçluluk gibi ve çeşitli ihmallerden oluşan bir sarmalın içinden geçerek ailenin nasıl güvenilmez ve tekinsiz bir yer olabileceğine işaret ediyor. Gösterim öncesi yapılan soru cevaptan anladığımız üzere film, yönetmen Çağıl Bocut ve filmin yapımcılarından, kardeşi Çağlar Bocutoğlu’nun kendi hayat hikâyelerinden uyarlama.
‘SEYİRCİ SAHİPLENDİ’
Kapanışta konuştuğumuz festival direktörü Azize Tan’dan genel bir değerlendirme aldık. Festival, geçen yıl salgın nedeniyle yapılamamıştı. Tan, “Hem Ayvalıklılar hem de sinema endüstrisi Ayvalık Film Festivali’ni özlemiş” diye konuşuyor. Festival ikinci yılında yapılırken uluslararası konuklar da Ayvalık’a gelmişti, bu yıl bu gerçekleşemedi. Tan, bunu “Festival tam başka sulara doğru açılmaya başlamıştı” sözleriyle anlatırken “Bu yıl önemli olan festivali yapabilmekti” diyor.
Festival direktörü Tan, gelecek yıl yeniden ekim ayına dönme planlarının olduğunu belirterek “Umarım o zaman istediğimiz salonlarda istediğimiz kadar film gösterebilme şansımız olur. Seyircimizin bizi bu kadar sahiplenmesi ve bizi bırakmaması çok mutlu etti. Gerçekten Ayvalık, bir festival olarak rüştünü ispatlamış, bu yıl onu gördük” diyor. Ekim ayına dönüşün nedenlerinin başında eylülde Ayvalık’ta çok fazla etkinlik olması ve kalabalık gösteriliyor.
Azize Tan, ilk yıl festival başlamadan önce “ya kimse gelmezse” korkusunu yaşadığını söylerken festivalin gördüğü ilginin nedenlerini şöyle anlatıyor: “Ayvalık festival için doğru yermiş; buranın tarihi, kültürü, mimarisi, seyircisi bakımından. Bir de bir kesişme noktası, civardan çok sayıda insan gelebiliyor. İzmir’den, Balıkesir’den, İstanbul’dan çok sayıda insan gelebiliyor. Bir diğer neden Başka Sinema faktörü. Onların mottosu zaten ‘Bize her gün festival’. Bağımsız sinemanın en önemli örneklerini getiriyorlar. O bakımdan Başka Sinema isminin getirdiği bir güven de var. Bir diğer neden ise benim tecrübem. Ben 30 yıldır festival yapıyorum, daha önce dokuz yıl İstanbul Film Festivali’nin direktörlüğünü yaptım ve bir festival nasıl organize edilir, öğrenebileceğim en iyi yerde öğrendim, diyebilirim.”
‘KIRMIZI HALILAR İSTEMEDİM’
Azize Tan’ın konuşmasında en önemli noktalardan biri festivalin ana fikrine dair yaptığı değerlendirmeydi. Tan, “Ben hiçbir zaman kırmızı halılar olan şaşaalı bir festival yapalım demedim. Biz, sinemanın ön planda olduğu, sinemanın konuşulduğu, sinemacılarla seyircinin dirsek temasında olduğu bir buluşma ortamı hayal ediyorduk. Hiyerarşik bir yapılanma yok burada, herkes birbirine çok rahat ulaşabiliyor. Festival ekibimizin çok büyük bir kısmı burada yaşayan insanlardan oluşuyor. Burayı hiçbir zaman çok büyük ölçekli bir festival yapma planımız yok. Çok iyi bir festival olarak anılması en çok istediğimiz şey. İyi programı olan, iyi filmler gösteren, içeriği sağlam olan bir festival olması en önemli önceliğimiz. Çok tuttu diye onu bunu ekleyeceğimiz, çok büyüteceğimiz, çok fazla konuk ağırlamaktan insanların birbirini göremeyeceği bir ortam yaratmayı istemiyoruz. Herkesin mutlu olabileceği bir kıvamda tutmak en doğrusu” diyor.