Getty ImagesTürk diplomasisi, 2021 yılını ilişkilerin son derece kötü olduğu Orta Doğu ve Doğu ülkeleriyle “normalleşme”, Batı ittifakını …
Türk diplomasisi, 2021 yılını ilişkilerin son derece kötü olduğu Orta Doğu ve Doğu ülkeleriyle “normalleşme”, Batı ittifakını oluşturan Avrupa ve ABD ile ise gerilimden uzaklaşıp diyalog ve bölgesel işbirliğini öne çıkararak tamamladı. Bu yönelim ışığında, Türk diplomasisinin 2022’de belirleyecek üç unsur ön plana çıkıyor.
Normalleşme: 2021’i jeopolitik gerilimlerden uzak ve hem Batı hem de Doğu ülkeleri ile normalleşme arayışlarıyla geçiren Türk diplomasisi, bu eğilimini 2022’de de somut adımlarla devam ettirme düşüncesinde. Türkiye, yeni senede İsrail, Ermenistan ve Mısır ile normalleşme süreçlerine ivme kazandırıp bölgesel ilişkilerine yeni bir zemin kazandırmayı öngörüyor.
Zorluklar: 2022’de Ukrayna ile Rusya arasındaki bunalımın sıcak bir gerilime dönüşme olasılığı Türkiye’yi de zorlayacak önemli gelişmeler arasında görülüyor. Türkiye’nin giderek daha da gerileyen demokrasi ve insan hakları sicili de 2022’de Türk diplomasisinin özellikle Batı ile ilişkilerde zorlayacak bir unsur olarak görülüyor.
Ekonomi etkisi: 2022’de Türk dış politikasının yönelimini belirleyecek en önemli unsurlar arasında Türk Lirası’nın tarihi düşüşüne neden olan ekonomik kriz de bulunuyor. Türkiye’nin ekonomi nedeniyle Suriye ve Doğu Akdeniz’de tek taraflı eylemlere girişmemeyi tercih edebileceği öngörülüyor.
ORTA DOĞU’DA NORMALLEŞMEYE DEVAM
Türk diplomasisi açısından 2021’in en büyük sürprizi Birleşik Arap Emirlikleri ile sağlanan hızlı ve somut normalleşme oldu.
Sene boyunca yapılan temaslar sonucunda BAE fiili lideri Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, 24 Kasım’da Ankara’da resmi temaslarda bulundu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile doğrudan yatırımları da içeren anlaşmalara imza attı. Erdoğan’ın 2022’in ilk önemli ziyaretlerinden birini Şubat ayında Abu Dabi’ye yapması bekleniyor.
Mısır ile 2021’de başlayan ancak Kahire yönetiminin Libya süreci ve Etiyopya’ya satılan silahlı insansız hava araçları (SİHA) nedeniyle ağırdan aldığı normalleşme süreci 2022’in gündeminde olmayı sürdürecek.
Türkiye’nin hedefi bu sene içinde karşılıklı büyükelçilerin atanmasını da öngörecek şekilde Mısır ile siyasi ilişkileri çerçeveleyen bir protokolü yaşama geçirmek. Mısır ile istenilen düzeye gelinmesinin vakit alabileceği özellikle deniz yetkilendirme anlaşması için müzakere sürecinin ufukta olmadığı değerlendirmeleri yapılıyor.
Türkiye, Suudi Arabistan ile de bozulan ilişkilerini de bu süre içerisinde onarmayı ve yeni bir dönem başlatmayı öngörüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile de görüşmek istediği Amerikan basınında yer almıştı. Amerikan Wall Street Journal gazetesi, Suudi Arabistan yönetiminin Erdoğan’dan, İstanbul Başkonsolosluğu’nu ziyareti sırasında öldürülen muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı bir daha gündeme getirmemesini istediğini iddia etti.
Ankara’nın yorum yapmadığı bu iddia da, koşulların sağlanması durumunda Türkiye ile Suudi Arabistan arasında “swap” anlaşmasının yapılabilecek olması.
Türkiye’nin Orta Doğu’nun güvenliği ve istikrarı için ilişki kurmaya önem verdiği diğer ülke İsrail. 2021’de Türkiye ve İsrail cumhurbaşkanları arasında kurulan diyalog, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aralık sonunda verdiği olumlu mesajlar, Tel Aviv-Ankara arasında 2022’de somut bir normalleşme görülebileceğine işaret ediyor. Türkiye-İsrail yakınlaşmasını başta ABD olmak üzere Türkiye’nin en yakın bölgesel müttefikleri Azerbaycan ve Katar da destekliyor.
ERMENİSTAN İLE SÜREÇ BAŞLIYOR
Geçen senenin en dikkat çekici normalleşme girişimi ise Ermenistan ile yaşandı. Türkiye ve Ermenistan, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi ve yeni bir sürecin başlatılmasını koordine etmek için karşılıklı özel temsilciler atadıklarını açıkladılar.
Türkiye’nin doğrudan görüşme isteğine karşın Ermenistan’ın talebi üzerine ilk görüşmenin Rusya’nın başkenti Moskova’da olacağı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından açıklandı.
Özel temsilciler ve onların oluşturacakları çalışma gruplarının Ocak ayından itibaren çalışmalara başlaması öngörülüyor. Ancak Ankara-Erivan sürecinin Ermenistan ile Azerbaycan arasında yürütülen ve 2020 savaşını hukuken sonlandıracak nihai anlaşmanın imzalanması çabalarına paralel sürdürüleceği değerlendiriliyor.
BATI İLE İLİŞKİLERDE İVME BEKLENMİYOR
2019’da yaşanan Doğu Akdeniz ve Suriye geriliminin yerini yumuşamanın bıraktığı 2021’de, ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın 20 Ocak’ta görevine başlaması, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde de milat olmuştu.
ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile “pozitif gündem” çerçevesinde yeni bir anlayış geliştiren Türkiye, özellikle NATO’daki yeri ve önemini ön plana çıkartıp özellikle son dönemde Afganistan’da olduğu gibi bölgesel konularda müttefikleriyle işbirliğini önceledi.
Bu eğilimin 2022’de sürmesi ancak özellikle demokratik değerler söz konusu olduğunda 2021’de Osman Kavala davasında yaşanan “10 büyükelçi bunalımı” gibi gerilimlere açık olması bekleniyor.
ABD İLE GÜNDEM F-16 SATIŞI
ABD ile ikili gündemin en ön sırasında Türkiye’nin Eylül ayı sonunda yaptığı 40 adet F-16 savaş uçağı ve yaklaşık 80 adet modernizasyon kiti alımı başvurusu geliyor. 2021 sonunda teknik düzeyde başlayan görüşmelerin, yıl boyunca sürmesi bekleniyor. Biden yönetimi, Ankara’nın talebine hem NATO hem de Türkiye’nin güvenliği açısından olumlu bakıyor ancak Kongre’den gerekli onayın alınması için S-400 sorununun çözülmesi için ilerleme kaydedilmesi gerektiğini kaydediyor.
Biden’ın 24 Nisan mesajında 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlaması, Aralık ayında gerçekleştirilen “demokrasi zirvesine” Türkiye’yi davet etmemesi gibi gelişmelere güçlü tepki vermemeyi tercih eden Ankara’nın yaklaşan seçimler sürecini de dikkate alarak bu politikasını 2022’de de sürdürmesi öngörülüyor.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 30 Aralık’ta Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın kurulması konusunda mutabık kaldığı ve iki ülke ilişkilerini ilgilendiren tüm konuların görüşüleceği ortak mekanizmaya ilişkin, Ankara’nın Washington’a mektup gönderdiğini açıkladı.
Kalın, Dışişleri Bakanlığı’nın gönderdiği mektupla ilgili şunları söyledi:
“Bu mekanizmanın yapısının nasıl olacağı, hangi konuların ele alınacağı ve sürecin nasıl işleyeceğine dair… Bununla ilgili çalışmamız da devam ediyor. Kapsamlı şekilde biz, bu ilişkileri karşılıklı çıkar ilişkisi ve saygı temelinde, eşit, adil, şeffaf bir ilişki olarak yürütmek istiyoruz ama bunu yaparken tabii ki Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları, öncelikleri, tehdit algısı her şeyden önce gelir.
“Bu çerçevede bu ilişkileri doğru bir zeminde ilerletebilmek ve pozitif bir gündemle hareket edebilmek için de görüşmelerimiz devam ediyor ve bundan sonra da bu yöndeki çalışmalarımız sürecek.”
AB’DEN YENİ ADIM YOK
AB ile ilişkilerde de 2022 senesinde yeni bir açılım beklenmiyor. Türkiye ile ikili ilişkilerinde ciddi bir gerilimden çıkan Fransa, 1 Ocak’tan itibaren AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek. AB çevrelerinde, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve parlamenter seçimlerin yapılacağı süre öncesinde gümrük birliği, vize serbestisi gibi alanlarda somut bir adımın atılmasının olanaklı olmadığı değerlendirmesi yapılıyor. Brüksel’in Türkiye ile işbirliğini bölgesel gelişmeler ve göç mutabakatı ile sınırlı tutmasının beklendiği kaydediliyor.
Fransa, dönem başkanlığını yürüttüğü dönemde cumhurbaşkanlığı seçimlerini de gerçekleştirecek. Geçmiş seçimlerde olduğu gibi Türkiye’nin seçim kampanyası döneminde Fransız siyasi gündeminde yer alması olasılığı Ankara-Paris arasında yeni bir gerilimin olabileceğine de işaret ediyor.
AB’nin diğer güçlü üyesi Almanya’da da yeni bir koalisyon hükümetinin görevde olması ve Angela Merkel yönetiminden biraz daha farklı olarak insan hakları konusuna özel önem veriyor olması, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerine olumsuz yansıyacak bir unsur olarak görülüyor.
2020 ve 2021’de olduğu gibi Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye ile yaşadıkları ikili sorunları AB meselesine çevirme stratejilerinin 2022’de de sürmesi bekleniyor. Ancak AB çevrelerinde, Türkiye’nin kapalı Maraş bölgesi ve Doğu Akdeniz’de tek taraflı eylemlere girişmemesi durumunda Atina ve Lefkoşa’nın çabalarının yanıt bulmayacağı değerlendirmeleri yapılıyor.
RUSYA-UKRAYNA GERİLİMİ
Diplomatik çevrelerde yapılan değerlendirmelerde, 2022’in en kaygı verici olası çatışma alanlarından biri Ukrayna-Rusya hattı olarak görülüyor. Sadece bölgesel değil aynı zamanda uluslararası açıdan da korkutucu sonuçları olabilecek bu gerilimin parlaması, bölgenin önemli ve NATO üyesi ülkesi Türkiye’yi de etkileyecek bir sarmal yaratma potansiyelinde.
Ukrayna’ya sattığı silahlı insansız hava araçları (SİHA) nedeniyle Rusya’nın tepkisini çeken Ankara, son dönemde Kiev ve Moskova arasındaki gerginliğin azaltılması için arabulucu olma niyetini dile getirmiş ancak Rusya’nın olurunu alamamıştı. Türkiye’nin geleneksel Karadeniz politikasını Rusya aleyhine ve NATO lehine ayarlaması, Ukrayna ile stratejik ilişkilerin kapsamlı savunma sanayi işbirliğini içerecek şekilde genişlemesi Moskova’nın dikkatle izlediği gelişmeler olarak görülüyor. Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin 2022’de sıcak bir çatışmaya dönmesi durumu, Ankara-Moskova ilişkilerine de olumsuz yansıyacak bir gündem maddesi olarak ön planda yer alıyor.
2022’NİN İLK DEMOKRASİ SINAVI KAVALA DAVASI
ABD ve AB ile bölgesel sorunlar kapsamında yaşanan yakınlaşmaya karşın Türkiye’nin giderek kötüleşen demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü sicili Batı ile yeni gerilimlerin olası kaynakları olarak görülüyor.
2021’in akıllarda kalan en önemli gerilimi de bu çerçevede yaşanmış; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iş insanı Osman Kavala’nın bir an önce tahliye edilmesini isteyen 10 batılı büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesi talimatı verdiğini açıklamasıyla gerilim büyümüştü.
Kasım ayı sonunda toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala davasına bakan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına uymadığı gerekçesiyle Türkiye için ihlal süreci başlatma karar almıştı. 17 Ocak’ta yapılacak duruşmada da tahliye kararı çıkmazsa Bakanlar Komitesi, 2 Şubat’ta yapacağı toplantıyla Türkiye’ye karşı yaptırım sürecini ele almaya başlayacak. Böylece Türkiye, kurucu üyelerinden olduğu Avrupa Konseyi’nden oy hakkını yitirme, toplantılara katılamama ve hatta üyeliğin askıya alınmasına varacak yaptırımlarla karşı karşıya kalabilecek.
Kavala davasının yanı sıra Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin uygulanmasına konulan sınırlamaların, muhalif siyasetçi, gazeteci ve sivil toplum üyelerine uygulanan baskıların 2022 boyunca Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde gündemde yer tutacağı değerlendiriliyor. AB, 2021 Türkiye Raporu’nda Ankara’nın Kopenhag kriterlerinden giderek daha uzaklaştığını kayda geçirmiş ve katılım sürecinin fiilen durduğunun altını çizmişti.
EKONOMİNİN DİPLOMASİYE ETKİLERİ 2022’DE GÖRÜLEBİLİR
Türk diplomasisini etkileyebilecek bir başka unsurun ise 2021’in son çeyreğinde başlayan ve giderek şiddetlenen ekonomik bunalım olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Merkez Bankası’nın Eylül ayında politika faizini indirmeye başlaması ile birlikte Türk Lirası’nın ABD doları ve Euro’ya karşı çok büyük oranda değer yitirmesi ve bu gidişin 2022’de de devam etme olasılığı dış politik kararlar ve yönelimleri de etkileyecek gelişmeler olarak görülüyor.
Ekonomik stresin daha da şiddetlenmemesi için uluslararası ve bölgesel çatışma alanlarında Batı ile politikalarını daha da uyumlaştırma görüntüsü çizen Türkiye’nin Batı ile sorunlu alanlarda tek taraflı eylemlerden uzak duracağı öngörülüyor. Bu alanların başında Suriye’nin kuzeydoğusu yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021’de PG’nin faaliyetlerine son vermek amacıyla sınır ötesi operasyon işareti vermiş ancak somut adım atılmamıştı. Türk ordusunun olası bir harekatına sadece ABD ve AB değil aynı zamanda bölgede ciddi askeri yapılanması olan Rusya da karşı çıkmıştı. Bu sürecin 2022’de devam etmesi beklentisi hakim.
Aynı şekilde Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yaşanan hidrokarbon bunalımı da 2021 boyunca sakin bir seyir izlemişti. Türkiye, kıta sahanlığını ihlal ettiği gerekçesiyle sivil araştırma gemilerinin bölgeden çıkartmış ancak kendisi tartışmalı alanlarda hidrokarbon faaliyeti gerçekleştirmemişti.
Bu gerilimi tırmandırmama tercihinin ekonomik gerekçeleri de olduğu, olası yeni bir Amerikan ya da AB yaptırımının ekonomik dengelere daha büyük darbe vurmasından çekinildiği yapılan değerlendirmeler arasında.